Bütün köyleri 4 zalimin haraca bağladığını, aşar vergisini topladığını anılarında nakleden Hamdi Bey, “Fatsa köylerinde sefaletten iskelet haline gelmiş olan çırılçıplak yaratıklar bize hallerini ve cereyan eden faciaları anlatırken, son derece kendimizi tutmaya çalıştığımız halde çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaktan kendimizi alamadık diye duygularını da notlarına aktarır.
Hatıralarında adalet çarkının bir türlü işlemediğini Fatsa üzerinde şu şekilde özetler: “Beş yıl her türlü yokluk içinde harp cephelerinde düşmanla boğuştuktan sonra dönen ve donsuz olarak karşımıza çıkan bir biçarenin, ekmediği tarlanın aşarı karşılığında emanet olarak bıraktığı hayvanlar alınmış, tarlası zapt olunmuştu. Kaza tapu memuru bunların ortağı olduğundan tasarrufatta keyfe göre değişiklik yapılmıştı. Heriflerin her köyde ipten kazıktan kurtulmuş asalakları var. Kaza tamamen bunların malikaneleri, halk da köleleri idi. Bu zorbaların bölgelerine isabet eden köylerin başlıcalarını dolaştık. Köylüleri gözyaşlarıyla dinledik. Zulümleri zapt eyledik. Tahkikatı bitirdikten sonra evrakı bunlarla beraber mahkemeye teslim eyledik. Aşağıda yazılacağı gibi tanık olduğumuz bunca facialara karşı yapılan adalet de gasp olunan bazı şeyleri köyde fuzulen bizzat iade ettirmemizden ibaret kaldı. Evraki mahkemeye teslimden henüz üç gün geçmemişti ki, zaptı bizimle beraber gözyaşlarıyla mühürleyen ifadelerini bizzat yazan müstantıkın (hakimin) sanıklardan birine akıl öğrettiği haber verildi. Müfettiş Kenan Bey ile yaptığımız hususi tahkikat bu ciheti teyid eyledi. Fakat ne yazık ki bütün kanaatine rağmen bir müfettişin bir hakimi işten el çektirme salahiyeti yoktur. Olsa dahi, keyfiyetin azli veya ceza ile neticelenmesi elde edilmesi mümkün olmayan maddi delillere ve adil tanıklara bağlıdır. Birkaç gün önce işittiğim suiistimali dolayısıyla huzuruma çağırdığım iaşe memuru, ilk sualim karşısında kendisini kaybederek yere düşmüştü. Bu hadisenin tesiri henüz geçmemişti. Müstantıkı dahi davet edince herif istifanamesini bırakarak firar eyledi. Adliye Müfettişi de kaza da bu suretle kurtulmuştu. Burada da görünmek bize düştü. Müstantıkı çağırıp yaptığı yolsuzlukları ayrıntılarıyla yüzüne çarptım. Hayal ettiği paraya konamayacağını müessir bir şekilde ihtar ettim. Neyse müstantık efendi parayı alamadı, gözleri sanıkların ceplerinde kaldığı halde istemeyerek tutuklama kararını verdi. Biz de kazanın diğer işlerine ait teftişleri tamamlayarak Samsun’a döndük. “ HAMİD BEY, BOLAMAN’DA HAYDUTLARLA ÇATIŞMAYA GİRİYOR Canik Mutasarrıfı Hamdi Bey Bolaman’daki olayları da defterine not alır: “Fatsa’da bulunduğum vakit bir vakaya daha şahit oldum. Bir gün merkezde tahkikatla meşgul olduğum sırada Fatsa’ya 2 saat mesafedeki Meşebükü Köyü’nün ve Bolaman Bucağı’nın, Kabakdağı Köyü’nden bazı eşkıya tarafından soyulmakta olduğu haberi geldi. Mevcut jandarmaları ve merkezden getirdiğim efradı köylere dağıtmış olduğum için kazada hiç kimse kalmamıştı. Fakat bu tecavüze karşı eli bağlı kalmak onurumuza uygun düşmezdi. Buna karşı hareketsiz kalmak Fatsa’daki bütün icraatı hiçe indirebilirdi. Onun için emir erimi gönderip hapishanedeki üç nefer muhafızı alıp kapıyı kilitledim ve çarşıdan tedarik eylediğimiz hayvanlara binip tam süratle köye yollandık. Bolaman Deresi’nde Meşebükü’nü soyan ve adedi hemen hemen otuza varan haydutlarla karşı karşıya geldik. Hayvanlara yükledikleri gasp edilmiş malları beraberindeydi. Dere kenarında derhal müsademe başladı. Bizim hapishane muhafızlarının ilk işi kaçmak oldu. Çarpışma meydanı, sadakat ve cesaretine pek emin olduğum emir erim Osman ile bana kaldı. İki buçuk saat devam eden mücadeleden sonra heriflerin ellerinden 4 hayvan yükünden ibaret olan eşyayı aldık ve tecavüzlerini pahalıya mal ederek döndük. Eşkiyanın orada birkaç ölü bıraktığı sonradan öğrenilmişse de adedini anlayamadık. Çünkü bizim ne adedimiz ve ne de mevziimiz dereyi atlayarak karşıki dağlara sapmış olan haydutları takibe müsait değildi. Bu vaka, etrafa tecavüzü alışkanlık haline getiren Kabakdağı köylüleri için uzun zaman unutulmayacak bir ders teşkil etmişti. Tesadüfün bahşettiği bu başarı, asayişin yerleşmesine pek çok yardım etmişti. Aslında pek önemli olmayan bu hadiseleri sırf idare arkadaşlarımı aydınlatmak için naklediyorum. Çünkü idarede başarı, çoğu zaman kuvvet ve kudretten ziyade benzeri vakalarda tesadüfün bahşettiği fırsatlardan alınan manevi nüfuzla temin olunur. MEMLEKET ADALETSİZ, FUKARA SAHİPSİZ Canik Mutasarrıfı Hamdi Bey Samsun’a döner dönmez Fatsa’da zalimlerin servetinin kendilerini İtham Heyeti ile karşı karşıya getirdiğini Adalet Müfettişi Kenan Bey’in işittiklerinin, muamelenin cereyan tarzı, sanıkların tahliyesine çalışıldığını ima ettiğini belirtir. Hatıralarının devamında ise şunları dile getirir: “… Kulaktan kulağa bu uğurda 3 bin lira alındığı da söyleniyordu. Bu yeni zulme engel olmak için Kenan Bey ile fevkalade çalıştık. Adliye Nezareti’ne karşı kıyameti kopardık. Ne yazık ki aradaki uzun mesafe, vicdanlarımızın sesini işittirmeye müsait olmadı. Bir hafta geçmeden zalimler, cürümlerinin mahiyeti cinayet nevinden bulunduğu halde, tahkikata tutuksuz olarak devam olunmak üzere salıverildiler. Memlekette adaletsizlik, fukaranın sahipsizliği bütün açıklığı ile bir kere daha belli oldu. Uzun yazışmalar sonucunda İtham Heyeti üyelerini azletmek mümkün olduysa da yapılan fenalığın tamiri mümkün olamadı. Haydutların salıverilmesi üzerine köyde mazlumlar karşı yaptığımız vaatler, verdiğimiz teminat boşa çıktı. Her zaman ve her yerde korunan zalimlere boyun eğmekten başka çare olmadığı kanaati köylü üzerinde bir kere daha anlaşıldı. Bir süre sonra Adliye Müfettişi’nin ısrarı üzerine muhakeme Ordu Kazası’na naklolundu ise de tahliyeden sonra eski vaziyetlerini alan zalimlere karşı Ordu’ya gitmek değil, köyden çıkmak cüretini gösterecek tek kişi yoktu. Samsun’dan ayrıldıktan sonra da bu meselenin takibiyle meşgul oldum. Sıra ile her Adliye Vekili’ne olanları açıkladım. Ankara’ya gelen bir köylüyü Refik Şevket Bey’e götürüp derdini dinlettirdim. Fakat gelenekleri bozmak, adaleti temin etmek mümkün olmadı ve olmayacak.” MUSTAFA KEMAL PAŞA’DAN SAMSUN’A TELGRAF VAR? Mustafa Kemal Paşa’nın 15. Fırka Kumandanı İsmail Bey’e gönderdiği, İngiliz askerinin tahliyesinden halkın duyduğu memnuniyeti vurguladığı ve Osmanlı Hükûmeti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalamayacağına dair düşüncesini belirten telgraf Sivas 14 Ekim 1919 Samsun’da 15. Fırka Kumandanı İsmail Beyefendi’ye İtilaf mümessili Amiral Dorokekle vaki olan mülakat-ı alileri tafsilatından haberdar olduk. Verilen cevaplar son derece şayan-ı şükrandır. Heyet-i temsiliyemiz de tamamen aynı fikirdedir. Filhakika İngilizlerin tahliyesinden ahali müteessir değil, bilakis hakk-ı istiklali ve mevcudiyetine riayet olunduğunu görmekle memnundur. Harbe duhul meselesinde de payitahtımızın vaziyet-i sevkü’l ceyşi, Rusya’nın müttefikin cihetinde bulunması, İngilizlerin politikası yüzünden ıztırâr ve mecburiyet olduğu ve harb-i umumide müsellah bir bi-taraflığın idâmesinin Hükûmet-i Osmaniyece maddeten gayr-i kabil bulunduğu muhakkaktır efendim. Heyet-i Temsiliye Namına Mustafa Kemal KAYNAKÇA Halit Eken, Kapancızade Hamit Bey, Yeditepe Yayınları, İstanbul,2008 100. Yılında 1919 Arşivimizden Belgeler, Dışişleri Bakanlığı, Sahada ve Masada Güçlü Diplomasi Temalı XI. Büyükelçiler
Hatıralarında adalet çarkının bir türlü işlemediğini Fatsa üzerinde şu şekilde özetler: “Beş yıl her türlü yokluk içinde harp cephelerinde düşmanla boğuştuktan sonra dönen ve donsuz olarak karşımıza çıkan bir biçarenin, ekmediği tarlanın aşarı karşılığında emanet olarak bıraktığı hayvanlar alınmış, tarlası zapt olunmuştu. Kaza tapu memuru bunların ortağı olduğundan tasarrufatta keyfe göre değişiklik yapılmıştı. Heriflerin her köyde ipten kazıktan kurtulmuş asalakları var. Kaza tamamen bunların malikaneleri, halk da köleleri idi. Bu zorbaların bölgelerine isabet eden köylerin başlıcalarını dolaştık. Köylüleri gözyaşlarıyla dinledik. Zulümleri zapt eyledik. Tahkikatı bitirdikten sonra evrakı bunlarla beraber mahkemeye teslim eyledik. Aşağıda yazılacağı gibi tanık olduğumuz bunca facialara karşı yapılan adalet de gasp olunan bazı şeyleri köyde fuzulen bizzat iade ettirmemizden ibaret kaldı. Evraki mahkemeye teslimden henüz üç gün geçmemişti ki, zaptı bizimle beraber gözyaşlarıyla mühürleyen ifadelerini bizzat yazan müstantıkın (hakimin) sanıklardan birine akıl öğrettiği haber verildi. Müfettiş Kenan Bey ile yaptığımız hususi tahkikat bu ciheti teyid eyledi. Fakat ne yazık ki bütün kanaatine rağmen bir müfettişin bir hakimi işten el çektirme salahiyeti yoktur. Olsa dahi, keyfiyetin azli veya ceza ile neticelenmesi elde edilmesi mümkün olmayan maddi delillere ve adil tanıklara bağlıdır. Birkaç gün önce işittiğim suiistimali dolayısıyla huzuruma çağırdığım iaşe memuru, ilk sualim karşısında kendisini kaybederek yere düşmüştü. Bu hadisenin tesiri henüz geçmemişti. Müstantıkı dahi davet edince herif istifanamesini bırakarak firar eyledi. Adliye Müfettişi de kaza da bu suretle kurtulmuştu. Burada da görünmek bize düştü. Müstantıkı çağırıp yaptığı yolsuzlukları ayrıntılarıyla yüzüne çarptım. Hayal ettiği paraya konamayacağını müessir bir şekilde ihtar ettim. Neyse müstantık efendi parayı alamadı, gözleri sanıkların ceplerinde kaldığı halde istemeyerek tutuklama kararını verdi. Biz de kazanın diğer işlerine ait teftişleri tamamlayarak Samsun’a döndük. “ HAMİD BEY, BOLAMAN’DA HAYDUTLARLA ÇATIŞMAYA GİRİYOR Canik Mutasarrıfı Hamdi Bey Bolaman’daki olayları da defterine not alır: “Fatsa’da bulunduğum vakit bir vakaya daha şahit oldum. Bir gün merkezde tahkikatla meşgul olduğum sırada Fatsa’ya 2 saat mesafedeki Meşebükü Köyü’nün ve Bolaman Bucağı’nın, Kabakdağı Köyü’nden bazı eşkıya tarafından soyulmakta olduğu haberi geldi. Mevcut jandarmaları ve merkezden getirdiğim efradı köylere dağıtmış olduğum için kazada hiç kimse kalmamıştı. Fakat bu tecavüze karşı eli bağlı kalmak onurumuza uygun düşmezdi. Buna karşı hareketsiz kalmak Fatsa’daki bütün icraatı hiçe indirebilirdi. Onun için emir erimi gönderip hapishanedeki üç nefer muhafızı alıp kapıyı kilitledim ve çarşıdan tedarik eylediğimiz hayvanlara binip tam süratle köye yollandık. Bolaman Deresi’nde Meşebükü’nü soyan ve adedi hemen hemen otuza varan haydutlarla karşı karşıya geldik. Hayvanlara yükledikleri gasp edilmiş malları beraberindeydi. Dere kenarında derhal müsademe başladı. Bizim hapishane muhafızlarının ilk işi kaçmak oldu. Çarpışma meydanı, sadakat ve cesaretine pek emin olduğum emir erim Osman ile bana kaldı. İki buçuk saat devam eden mücadeleden sonra heriflerin ellerinden 4 hayvan yükünden ibaret olan eşyayı aldık ve tecavüzlerini pahalıya mal ederek döndük. Eşkiyanın orada birkaç ölü bıraktığı sonradan öğrenilmişse de adedini anlayamadık. Çünkü bizim ne adedimiz ve ne de mevziimiz dereyi atlayarak karşıki dağlara sapmış olan haydutları takibe müsait değildi. Bu vaka, etrafa tecavüzü alışkanlık haline getiren Kabakdağı köylüleri için uzun zaman unutulmayacak bir ders teşkil etmişti. Tesadüfün bahşettiği bu başarı, asayişin yerleşmesine pek çok yardım etmişti. Aslında pek önemli olmayan bu hadiseleri sırf idare arkadaşlarımı aydınlatmak için naklediyorum. Çünkü idarede başarı, çoğu zaman kuvvet ve kudretten ziyade benzeri vakalarda tesadüfün bahşettiği fırsatlardan alınan manevi nüfuzla temin olunur. MEMLEKET ADALETSİZ, FUKARA SAHİPSİZ Canik Mutasarrıfı Hamdi Bey Samsun’a döner dönmez Fatsa’da zalimlerin servetinin kendilerini İtham Heyeti ile karşı karşıya getirdiğini Adalet Müfettişi Kenan Bey’in işittiklerinin, muamelenin cereyan tarzı, sanıkların tahliyesine çalışıldığını ima ettiğini belirtir. Hatıralarının devamında ise şunları dile getirir: “… Kulaktan kulağa bu uğurda 3 bin lira alındığı da söyleniyordu. Bu yeni zulme engel olmak için Kenan Bey ile fevkalade çalıştık. Adliye Nezareti’ne karşı kıyameti kopardık. Ne yazık ki aradaki uzun mesafe, vicdanlarımızın sesini işittirmeye müsait olmadı. Bir hafta geçmeden zalimler, cürümlerinin mahiyeti cinayet nevinden bulunduğu halde, tahkikata tutuksuz olarak devam olunmak üzere salıverildiler. Memlekette adaletsizlik, fukaranın sahipsizliği bütün açıklığı ile bir kere daha belli oldu. Uzun yazışmalar sonucunda İtham Heyeti üyelerini azletmek mümkün olduysa da yapılan fenalığın tamiri mümkün olamadı. Haydutların salıverilmesi üzerine köyde mazlumlar karşı yaptığımız vaatler, verdiğimiz teminat boşa çıktı. Her zaman ve her yerde korunan zalimlere boyun eğmekten başka çare olmadığı kanaati köylü üzerinde bir kere daha anlaşıldı. Bir süre sonra Adliye Müfettişi’nin ısrarı üzerine muhakeme Ordu Kazası’na naklolundu ise de tahliyeden sonra eski vaziyetlerini alan zalimlere karşı Ordu’ya gitmek değil, köyden çıkmak cüretini gösterecek tek kişi yoktu. Samsun’dan ayrıldıktan sonra da bu meselenin takibiyle meşgul oldum. Sıra ile her Adliye Vekili’ne olanları açıkladım. Ankara’ya gelen bir köylüyü Refik Şevket Bey’e götürüp derdini dinlettirdim. Fakat gelenekleri bozmak, adaleti temin etmek mümkün olmadı ve olmayacak.” MUSTAFA KEMAL PAŞA’DAN SAMSUN’A TELGRAF VAR? Mustafa Kemal Paşa’nın 15. Fırka Kumandanı İsmail Bey’e gönderdiği, İngiliz askerinin tahliyesinden halkın duyduğu memnuniyeti vurguladığı ve Osmanlı Hükûmeti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalamayacağına dair düşüncesini belirten telgraf Sivas 14 Ekim 1919 Samsun’da 15. Fırka Kumandanı İsmail Beyefendi’ye İtilaf mümessili Amiral Dorokekle vaki olan mülakat-ı alileri tafsilatından haberdar olduk. Verilen cevaplar son derece şayan-ı şükrandır. Heyet-i temsiliyemiz de tamamen aynı fikirdedir. Filhakika İngilizlerin tahliyesinden ahali müteessir değil, bilakis hakk-ı istiklali ve mevcudiyetine riayet olunduğunu görmekle memnundur. Harbe duhul meselesinde de payitahtımızın vaziyet-i sevkü’l ceyşi, Rusya’nın müttefikin cihetinde bulunması, İngilizlerin politikası yüzünden ıztırâr ve mecburiyet olduğu ve harb-i umumide müsellah bir bi-taraflığın idâmesinin Hükûmet-i Osmaniyece maddeten gayr-i kabil bulunduğu muhakkaktır efendim. Heyet-i Temsiliye Namına Mustafa Kemal KAYNAKÇA Halit Eken, Kapancızade Hamit Bey, Yeditepe Yayınları, İstanbul,2008 100. Yılında 1919 Arşivimizden Belgeler, Dışişleri Bakanlığı, Sahada ve Masada Güçlü Diplomasi Temalı XI. Büyükelçiler