OMÜ Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazmi Polat, Samsun’un tatlı suları ve iç göllerinin katil İsrail sazanının istilası altında olduğunu belirterek, “Doğal balıklarımızın nesli tükenmek üzere. Biyolojik bir savaş yöntemi olarak bu balık sularımıza bırakılmış olabilir” uyarısı yaptı
OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazmi Polat, Bafra'da Karaboğaz Gölü mevkiinde tonlarca İsrail sazanının kıyıya vurmasının ardından ürkütücü bir iddiayı gündeme getirdi. Polat, bulunduğu ortamdaki diğer balıkların yumurtalarını yiyerek hızla yayılan İsrail sazanının, doğal yaşama ortamının Samsun'daki tatlı su gölleri olmadığını belirterek, "Biyolojik savaşların yaşandığı bir dönemde, bu balığın rastlantı sonucu bizim sularımıza geldiği düşünmek safiyanelik olur" dedi.
2005’TEN BU YANA HIZLA YAYILDI
Samsun'un Bafra ilçesi Emenli Habilli sahilinde, Karaboğaz Gölü mevkiinde yüzlerce, binlerce ve tonlarca İsrail sazanın tatlı suyu bırakıp denize geçince kendilerini karaya vurmasının ardından yeniden gündeme gelen İsrail sazanı ile ilgili, çarpıcı bir uyarı geldi. Tatlı sulardaki göl sazanlarının ve diğer balıkların yumurtalarını yiyen bu katil balığın, 2005 yılından bu yana Samsun iç sularında hızla yayıldığı ve diğer balıkların neslini yok etmek üzere olduğu belirtildi.
NASIL GELDİĞİ BELLİ DEĞİL!
OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazmi Polat, İsrail sazanının Samsun'un iç sularında olmayan ve ne şekilde geldiği bilinmeyen bir tür olduğunu söyledi. Bu türün en önemli özelliğinin halen faunada bulunan balıklarla beslenmesi olduğunu ifade eden Polat, "Samsun'da 2005 yılından bu yana süratle gelişen tatlı sularımızın tamamında bulunan bir canlı haline geldi. İsrail sazanının ekolojik toleransı çok geniş. Tatlı, kirli, sıcak ya da soğuk tüm sularda yaşayabiliyor. Bulunduğu ortamda ise doğal türlerimizin yok olmasına sebep oluyor" dedi.
SİMENİT GÖLÜ’NDE BALIK BIRAKMADI
İsrail sazanının üreme yeteneği çok fazla olan bir tür olduğunu ve bir yıl içinde 8 defa döl bıraktığını kaydeden Polat, "Vücut şeklini değiştirmek suretiyle da avcı balıklara karşı kendini koruyor ve yaşamına devam edebiliyor. Terme'nin Simenit Gölü'nde doğal olarak yaşayan turna balıklarımız vardı. Şu anda 600-700 gramdan daha küçük turna balığı yok. Bu balığın yumurtalarını tükettiği, İsrail sazanı dışında diğer balıklar üreyemiyorlar" bilgisini verdi.
BİYOLOJİK SAVAŞIN ÖRNEĞİ OLABİLİR
2005 yılından bu yana aşırı bir yayılma gösteren İsrail sazanının nasıl geldiği konusunda 'rastlantı'dan daha fazla ihtimallerin akla gelmesi gerektiğini vurgulayan Nazmi Polat, "Ülkemizin yönetenlerin bunu da araştırması gerekir. Tesadüflerle ya da göç yoluyla bu balıkların yayıldığını düşünmek, safiyane bir düşünce olur. Günümüzde dünyada biyolojik savaş göstergelerinin değişik örnekleri görülüyor. Kuş gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan keneler, asma biti tüm bunlar son dönemlerde biyolojik savaşın örnekleri olarak biliniyor. Biyolojik savaşta, ya hedef kitleyi imha edersiniz ya da o insanların tüketeceği maddeleri yok etmek suretiyle yok etmiş olursunuz. İnsanlık tarihinde ilk insanlardan bu yana savaşın hiç eksik olmadığını düşünürseniz, biyolojik savaşa karşı da bir önleminizin olması lazım. Bu gerçekleri görüp hazırlıklı olmazsanız biyolojik savaşta kaybeden biz oluruz" uyarısında bulundu.
LADİK GÖLÜ DE RİSK ALTINDA
Bu nedenle de İsrail sazanı gibi istilacı türlerle mutlaka mücadele etmek gerektiğinin altını çizen Polat, "Mücadele yapmazsak, balıkçılık açısından tatlı sularımız, göllerimiz çölleşecek. Terme'nin Simenit Gölü bunun en canlı örneği. Ladik Gölü'nde de benzer bir tehlike söz konusu. Bu nedenle de İsrail sazanın yaygın olduğu ortamlarda sürek avı şeklinde bir av yöntemine başvurulmalı. Ladik, Bafra Balık gölleri ve Simenit Gölü'nde İsrail sazanı ile mücadeleyi gerçekleştirecek bir yapılanmaya gitmemiz lazım. Aksi taktirde yarın çok geç olabilir" dedi.
Gülsüm ATİK
Gülsüm ATİK