Sadaret Yüksek Makamına
Canik Sancağı’ndaki eşkıyalıkla asayişsizliğin sebep ve failleri ve bunun meydana getirdiği bugünkü durumu burada yapmakta olduğum incelemelere dayanarak kısaca aşağıda arz ediyorum. Seferberliğin başlangıcında liva dâhilinde özellikle asker kaçaklarından ve İslam, Rum, Ermeni unsurlardan ayrı ayrı oluşan birtakım çeteler, âdi hırsızlıkla ara sıra da öldürmelerle meşgul olmuşlar, Rum ve Ermeni sürgünü esnasında bu unsurlardan ortaya çıkan bazı çeteler ise siyasal bir hüviyet kazanmıştır. Rusların istilası başlayınca memleket içinde karışıklıklar meydana getirmek için bunlar, Ruslar tarafından da teşvik ve denizden de desteklenmiştir. Bu kısım çetelerin eşkıyalıkları siyasi olmakla beraber bölgedeki takibat karşısında memleketi tehlikeye atacak bir duruma düşürememiştir. Rusların yenilgisinden ateşkese varıncaya kadar olaylar ve eşkıyalık devam etmiştir İslam çetelerinin teşekkülünde ise hiçbir zaman siyasi bir amaç belirmemiştir. Ateşkesten sonra devletçe iki defa ilan edilmiş olan aftan birçok İslam asker kaçağı ve bir kısım İslam eşkıyası yararlandığı gibi Rum eşkıyasından da isimleri bilinen yirmi kadar şahıs teslim olmuştur. Bugün liva dâhilinde Ünye çevresindeki bir iki Ermeni çetesinden başka Ermeni çeteleri yok denecek kadar az ve faaliyetleri hissedilmeyecek derecede etkisizdir.
Ateşkesten sonra bütün Rumlar Yunanlılık milli emelleri ile her tarafta şımardıkları gibi bu bölgede bir Pontus hükûmetinin kurulması gibi bir safsata etrafından toplanmış ve bütün Rum çeteleri düzenli bir program altında tamamen siyasi bir hüviyet kazanmıştır. Livanın bütün Rumları çeteleriyle beraber siyasi maksatla Samsun’daki Rum Komitesi ve özellikle Rum Metropoliti Germanos tarafından idare edilmekte olduğu kesindir.
Bu husus, görüştüğüm Fransız Jandarma subayı Mösyö Favro tarafından da farkında olmadan ifade edilmiştir. Mösyö Favro, metropolit tarafından İstanbul’da Fransız temsilcilerine gönderilen ve İslamlar Hrıstiyanlara tecavüzünü gösteren yüz kadar mübalağalı olayı sayan bir raporu gizli olarak bendenize gönderdi. Bu rapor, Osmanlı Jandarma Müfettişi Miralay Felon tarafından anlatılanların belgelendirilmesi için Favro’ya gönderilmiştir. Şu son zamanlarda Samsun ve çevresindeki Rumluk nüfusunu arttırmak için Rusya’da ne kadar Rum varsa göçe zorlanırken, bir kısım çeteler de gizlice deniz vasıtalarıyla bazı sahil bölgelerine çıkarılmış ve içerdekiler kuvvetlendirilmiştir. İç güvenliğin sağlanması için gerekli olan kuvvetin miktarı düşünülmeden, asker terhis edildiğinden takip kuvvetleri azalmış olduğu gibi jandarma kuvveti esasen yok denecek kadar az olduğundan Rum eşkıyanın meydan bulmasına sebep olmuştur. Bugün Samsun Kazası’nda 33, Çarşamba Kazası’nda 2, Bafra Kazası’nda 3 olmak üzere toplam olarak başkanlarının isimleri ve faaliyet bölgeleri tespit edilmiş 40 kadar Rum çetesi vardır. Bunların siyasi maksatlarla giriştikleri çılgınca tecavüz ve saldırılara hedef olan İslam halkı, mahalli idare tarafından korunamadığından dolayı, olağanüstü telaş ve heyecana kapılarak liva dahilinde kalan bazı İslam çetelerinden can ve mallarının korunması için yardım istemeye hatta fidye karşılığında bazı Laz çetelerini Trabzon tarafından getirterek mal ve ırzlarını korumak zorunda kalmışlardır. Sonunda da bugünkü durum meydana gelmiştir. Rum çeteleri; İslam halkını tehdit altına almış ve ortadan kaldırmaya girişmiştir. Buna karşılık İslam çeteleriyle, adeta bazı köyler İslam bölgelerinde savunma durumunu almışlardır. Bunlar başka, hükûmetçe takip edilmekte olan sürgün işlerindeki ilgilerinden dolayı korkan bazı şahıslar ile bir jandarma subayı kaçarak kendisine avene(yardakçı) teşkil etmiştir. Ayrıca Rum eşkıyasının İslam halkına azgın bir şekildeki saldırılarından etkilenerek, üzüntüye kapılan bir nizamiye subayı da kendisine göre asker kaçaklarından ve halktan avene bularak çete teşkil etmiş bulunuyor ki, toplam olarak altısı Samsun Kazası’nda olmak üzere 13 İslam çetesi de faaliyet halindedir.
Fakat bunlar düzenli bir programa tabi olmayarak gerek İslam ve gerek Hristiyanlar aleyhinde bazen hırsızlık bazen eşkıyalık ve saldırganlıkla uğraşmaktadır. Büyük kısmı ise İslam köylerini Rum çetelerin saldırılarından korumak ve müdafaa etmek gibi bir amaca hizmet etmektedir. İşte incelemelerim ve aciz kanaatime göre durumun gerçek şekli budur. Kasabanın merkezinde nüfusun çoğunluğuna sahip olan Rumluk, tamamıyla hükümete karşı soğuk ve ilgisizdir. Liva dâhilindeki ezici bir çoğunluğu teşkil eden İslamlık da ürkek bir vaziyette mal ve geleceklerinin hukukundan kötü olaylar karşısında kalmaktan endişe duyuyorlar. Buraya geldiğimi haber alan köylüler, bizzat gözyaşları içinde başvurarak durumlarını arz etmekte ve bunların bazıları kendilerine saldıran Rum eşkıya reislerinin isimlerini söylemekten kaçınmaktadırlar. Bur durumun gerektirdiği mümkün olan bütün tedbirlere başvurulmuştur. Sonuçları zaman zaman bildireceğim. Arz olunur.
9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal
MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’DA İNGİLİZ İŞGALİ RAPORU SADARET MAKAMINA (21 Mayıs 1919) 1-09 Mart 1919 tarihinde hükûmetin haberi olmaksızın Samsun’a çıkan 200 İngiliz askerine ilaveten 17 Mayıs 1919 günü de 100 kadar İngiliz askeri ile bir kısım havyanat ve savaş malzemesi ihraç edilmiş olduğu muvasalatı âcizanemde anlaşılmıştır. Bu babda Canik Mutasarrıflığı’nın İngiliz Mümessili siyasiyesinden vaki olan istilâma tahriren cevap verilmediği ve bu son askerden bir kısmının Sivas’a gönderileceği İngiliz siyasi mümessillerinin şifahi ifadelerinden anlaşıldığını mutasarrıflıktan makam-ı aciziye cevaben bildirildi. Son askerle beraber gelen el yevm Samsun’da bulunan Yüzbaşı Rişar ve Yüzbaşı Miles namındaki iki İngiliz zabitinin de Sivas Kontrol Zabiti oldukları kartvizitlerinden anlaşılıyor. 2. İngilizler mütarekenâme hükümlerine aykırı bir surette istedikleri yere asker ihraç ve özellikle müfrezelelerini vilayet içlerine sevk ederler ise, Osmanlı Hükûmeti’nin nüfuzunu göstermesi ve memleketin asayişini temin için görevlendirildiğim memuriyetin bildirilmesinin zor olacağı ve halk üzerinde etkisini göstermeye başlayan manevi güvenin de kırılacağı doğaldır. Bundan böle içinde bulunduğumuz şartlar ve görüşleriniz göz önünde tutularak bu gibi durumlara karşı gerektiği gibi hareket olunacaksa da Mütareke hükümlerine ve milli hukukumuzun bu türlü tecavüzlere karşı korunmasının İstanbul Hükûmeti’nce temin ve siyasi durumdan gerektikçe haberdar edilmesini rica ederim. Harbiye Nezareti’ne arz edilmiştir. MUSTAFA KEMAL İLE İNGİLİZ SUBAY SALTER’İN GÖRÜŞMESİ 21 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal, güvenlik durumunu görüşmek üzere İngiliz kontrol subayı Yüzbaşı L. H. Hurst ve onun iki meslektaşıyla görüştü. İngiliz subaylar, açık sözlülükle Osmanlı Hükûmeti’nin ülkeyi yönetemediğini, en azından birkaç yıl için yabancıların korunmasına ve müdahalesine gerek duyduğunu söylediler. Mustafa Kemal bu görüşe kibar ama kesin bir tavırla karşı çıktı. Samsun bölgesindeki sorunları Yunanların siyasi ya da başka bir deyişle ayrılıkçı hedeflerine son verdikleri anda çözümleneceğini bildirdi. Osmanlı topraklarının hiçbir noktasında Yunanların egemenlik hakları olamazdı. Gerçi “İngiltere gibi en medeni milletlerden mütehassıs zatların müşavir olarak iyi karşılanacağı” doğruydu. Ama Türkler asla yabancıların yönetimi altında olmaya dayanamazdı. Mustafa Kemal’in bu görüşmeyi sadrazama aktaran raporu her zamanki sadakat ifadelerinin yanı sıra gizli bir uyarı taşıyordu: “Ulus bütünleşmişti ve kendi egemenliği altında yaşamak istediğinden şu andaki hükûmete kesinlikle sadıktı. Böylece Anadolu’ya ayak basmasından 3 gün sonra Mustafa Kemal, Türk ulusal egemenliği ilkesini dile getirdi ve ulus adına konuşma görevini üstlendi. SAMSUN’DA İNGİLİZ SUBAY HURST’UN RAPORU Samsun’da İngiliz Yüzbaşı Hurst’un İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği’ne raporu: Laz çeteleri dağıtılmadıkça, eşkıyalık sorunu çözülmez . Eğer bu Laz çetelerine saldırılar düzenlenir ve onların üyeleri öldürülür ve dağıtılırsa eşkıyalık sona erer. İzmir’in işgali üzerine dün bir gösteri yapıldı. Durum sakin. Kamil Paşa(Mustafa Kemal’e Kamil Paşa! diyor) 19 Mayıs’ta buraya geldi. Asayişi sağlamak için memleket içine girecek. SAMSUN’DA DİNÎ CEMAAT BAŞKANLARI MANTİKA PALAS’TA Mustafa Kemal, İngiliz Kontrol subaylarının yanı sıra dinî cemaatlerin başkanlarını da Mantika Palas’a davet etti. Germanos anılarnıda bu davete icabet etmediğine üzüldüğünü söylemekte, “Merkez’in Türk yetkilileriyle her türlü temastan kaçınma yönünden direktifleri bulunduğunu” belirtmektedir. MUSTAFA KEMAL’DEN KAZIM KARABEKİR’E TELGRAF Erzurum’da 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine, Ahval-i umumiyemizin almakta olduğu vahim şekilden müteessir ve elemliyim. Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdanî vazifemizi yakından ve bir arada çalışarak, en iyi ifa etmek mümkün olacağı kanaati ile bu son memuriyeti kabul ettim. Bir an evvel zat-ı âlinizle buluşmak arzusundayım. Ancak Samsun ve havalisinin vaziyeti, asayişsizlik yüzünden fena bir akıbete duçar olmak mahiyetindedir. Bu sebeple burada birkaç gün kalmak zarureti vardır. Bendenizi şimdiden tenvire yarayacak hususlar varsa bildirilmesini rica eder ve gözlerinizden öperim kardeşim.” 21 Mayıs 1919 9.Ordu Kıtaatı Müfettişi Fahrî Yaver-i Hazreti Şehriyâri Mirliva Mustafa Kemal DAMAT FERİT PAŞA’DAN TELGRAF Damat Ferit Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya son gelişmeleri bildirip Samsun’da başarılar dileyen telgrafı 9.Ordu Kıtaatı Müfettişi Yaver-i Fahrî Hazreti Padişahı Mirliva Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Babıali-21 Mayıs 1919 Asker ihracında gerçi mütarekenamenin 7. Bendinde istinad ediliyorsa da bu babda iktizâ eden teşebbüsâtın ifası tabiidir. Hamid Bey, muvafakat istihsal edildiğinde derhal memuriyeti icra ev o tarafa isrâ kılınacaktır. Kemal-i sıhhat ve afiyetle Samsun’a muvasalat buyurduklarından mütehassıl mesruriyetle kâffe-i umurda muvaffakiyât-ı aliyyeleri temennisindeyim. Yarın iktiza ettiği takdirde ayrıca bir telgrafla vaziyetten zât-ı âlilerini haberdar etmeye müsâraat ederim efendim. Sadrazam Damad Ferid MUSTAFA KEMAL SAMSUN’UN YÖNETİCİSİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR Dahiliye Nezaretine Samsun Mutasarrıfına mezuniyyet itâsı ve muvakkaten kolordu kumandanının vezâyıf-ı mülkiyeyi temsiliyetteki zarureti arz etmiştir. Bu maruzatın buradaki vaziyetin nezâket ve ehemmiyeti icabı olduğu zat-ı fahimenelerince takdir buyurulur. Vaziyetin seri’an adem-i ıslahı halinde buranın da İzmir gibi bir akıbete düçar olmasından korkulur. Binâaenaleyp evvelki telgrafımdaki istirhamımın hemen tervici ile beraber buraya fevkalade bir zatın asaleten tayini ile sürat-ı izamı lüzumunu arz ederim. Âcizleri burası için bir müddet olsun Dahiliye Müsteşar-ı sabıkı Hamid Bey’i münasip mütalaa ediyorum. Vakia Hamid Bey, valilik etmiş ise de deruhte edeceği maruz memuriyetin bugün sırf vatanı ve vicdani bir vazife olacağını bit-tabi takdir mecburiyetindedir. İrade-i fahimanelerine muntazır olduğum maruzdur. 9.Ordu ve Kıtaatı Müfettişi ve Yâveran-ı Hazret-i Şehriyariden Mirliva Mustafa Kemal Dâhiliye Nezareti’nden Mustafa Kemal’e 21 Mayıs 1919 günü verilen cevap: Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Hamid Bey’in vüruduna kadar işâr valâları veçhile kolordu kumandanının vezaif-i mülkiyeyi deruhte etmesi münasip ve vezaif-i umumiye uhde-i kıyâset-i valâlarına mevdudur. KAYNAKÇA Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Cilt II, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2016. Baki Sarısakal, Belge ve Tanıklarla Samsun’dan Ankara’ya, Cilt,1, Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun, 2008 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993 Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Türkiye iş Bankası Yayınları, İstanbul, 2001 Andrew Mango, Atatürk / Modern Türkiye'nin Kurucusu, çev. Füsun Doruker, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2016. Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar, çev. Şirin Tekeli, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000.