Boş zamanın sosyolojisi de olur mu demeyin. Aslında geniş bir konu, biz kısaca değineceğiz. Boş zamanın kendisi kelime itibarıyla “boş” içermesinden dolayı daha başından bizlerde negatif/olumsuz bir ön yargı oluşturmaktadır. Toplumumuzda, “boş” hep böyle bir ön yargının kaynağı olmuştur. “Bunlar boş işler” gibi söylemlerde, yapılan işin gereksiz ve amaçsız olmasından dolayı negatif anlam yüklenmesi söz konusudur.
Bugünkü konumuzu da tam da bu “boş işler” oluşturmaktadır. İnsan eğer ki “boş işler” olarak nitelendirdiği zamanın farkına varıp onu yeniden organize edebilirse, başarıya ulaşmasının önündeki pek çok engeli aşmış ve kaliteli zaman geçirmeye yönelmenin yolunu bulmuş olur.
“Boş zaman” basit anlamıyla dolu olmayan zaman dilimi olarak tanımlanabilir. “boş zaman, işsizlik, serbestlik, boş, serbest” anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle boş zaman; kişinin çalışma, uyku ve temel ihtiyaçlarını karşılamak dışında kalan vaktidir.
O halde boş zaman, serbest zaman ve rekreasyon (Rekreasyon; yapay kurallar olmaksızın yapılan, fiziksel etkinliğe dayalı bir eğlencedir. Kazanç amacı gütmeden, devamlılık zorunluluğu olmadan, kişiyi tazeleyen ve çevresiyle etkileşimini sağlayan bir zaman geçirme yoludur. İş ve kişisel zamandan arta kalan serbest zamanı kapsar.) kavramları arasındaki fark, bizim için de, kültürümüz için de son derece önemli bir yere sahiptir. “Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?” sorusu, sıkça sorulur ve onlar da zaman zaman “Kitap okurum” diye cevap verirler. Fakat kitap okumak boş zaman işi midir? “Kitap okumaya ayrıca vakit ayrılır” olmalıdır kişinin demek istediği. Bizim de burada açıklamak istediğimiz “Para kazanılacak işler iştir; onun dışındakiler boş vakittir.” yanılgısı son derece önemlidir. Çalışma vakitlerinin dışındaki vakitleri “boş” olarak nitelendirip doğru değerlendirin, anlamına gelmektedir.
Günümüzde boş vakti değerlendirmek adına öne sürülen meşgalelerin pek çoğu aslında vakti öldürmeye yönelik uğraşlardır. Bugün özellikle televizyon ve internetin insanların vaktini çaldığı apaçık ortadadır. Televizyon dizilerinin, internet üzerindeki sosyal paylaşım sitelerinin, başka pek çok zararının yanı sıra büyük zaman israfına sebep olduğu da bir gerçektir.
“Zorunlulukların Dışında Kalan Zaman” Olarak “Serbest Zaman” üzerinde yapılan en yaygın yaklaşım, isteğe bağlı zaman veya sorumlu olmadığımız zaman olarak ifade edilir. Birçok sosyolojik kaynakta boş zamanın bu tanımı açıkça ifade edilmiştir. Sosyoloji sözlüğü şöyle tanımlar: “Serbest zaman, yaşamın beraberinde getirdiği gerekliliklerden sonra kalan serbest zamandır. Yirmi dört saatten, uykuyu, çalışma saatlerini ve diğer ihtiyaçları çıkardığımızda kalan fazla zamandır.”
Çalışmaya bağlı olarak gelişen sosyal ilişkiler, çalışma ya da seyahat gibi bazı iş ile ilgili sorumluluklardan ya da özellikle çalışmaktan bağımsız olan zaman olarak görülür. Aynı zamanda, kişisel bakım, yeme, içme, uyku gibi yaşam için önemli olan temel aktiviteleri içerir. En önemli özelliği de zorunluluğun olmamasıdır. Boş zamanın tanımı için bu yaklaşım, halkın ekonomik ve endüstriyel yaşamıyla ilgilenen ekonomist ve sosyologlar arasında en popüler olan yaklaşımdır. İnsanlar zorunluluklardan uzak geçirdikleri zamanı ve önemini görmezden gelmektedirler. Bu zaman insanların hayat kalitesinde aslında çok büyük rol oynamaktadır. Bizler okula gitmek, işe gitmek, iyi bir uyku çekmek üzerine yoğunlaştığımızdan böyle bir zamanın varlığını dahi gözden kaçırır hale geldik. Bazen zamanın yetmediğinden yakınırız da, aslında zamanı kötü kullandığımızın farkında olmayız.
Bir yazıda okuduğum, bu konuya da uygun olduğunu düşündüğüm ve çok hoşuma giden küçük bir bölümü de sizlerle paylaşayım. Farkında olsak da olmasak da hepimizin ‘zaman’ adlı bir bankası var. Her gün bu hesaba 24 saat yatıyor ve bir günde daha fazlasını harcayamıyoruz, eğer o günkü saatimizi kullanamadıysak bizim zararımızdır. Geriye dönüş yok, devretme yok, yarından avans da çekemeyiz. O zaman bu günü, bugünkü hesaptan yaşamalıyız. Zaman beklemiyor. Unutmayın; dün mazide kaldı, yarın ise muamma; ama bugün bir armağan…
Bunun farkında olarak yaşayalım.
Alışkanlık olduğu üzere yine bir güzel sözle bitirelim yazımızı:
“Her şey zamanla telafi edilir de, zaman hiçbir şeyle telafi edilemez.” Goethe