‘En iyi toplum, bilinçli üreten ve tüketen toplumdur.’ Bruce Barton
Toplumun bilinçli olup olmadığı sürekli tartışma konusudur. Ne kadar bilinçliyiz, etrafımızda olup bitenlerin ne kadar farkındayız. Nelere tepki gösteriyoruz ya da göstermiyoruz. Kısaca bu konu üzerinde konuşalım bugün. Nedir toplum bilinci dediğimiz olgu.
Öncelikle bilincin ne olduğundan başlayacak olursak; insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği bilinçtir. Bir başka deyişle bilinç, kişinin çevresinde olan bitenleri fark etmesini sağlayan, gerçekliğin farkına varma yetisidir. Bilinç, hem bireysel, hem de toplumsal dünyanın gerçeğini bilmek, onu hissetmek, toplumu değiştirmenin aracıdır.
Olaylar karşısında, zamanında ve yerinde tepki verebilmek, toplum içinde doğru olanı desteklemek, yanlış olanı engellemek, toplum yaşamında çeşitli katılımcı çalışmalara etki yapmak, seçimlerini bilerek ve sonrasında neler olabileceğini düşünerek yapabilmek, toplumdaki gidişattan sorumluluk duyabilmek bilinçli toplumun özelliklerindendir.
Bu saydıklarımızı bizim toplumumuzda görme oranımız düşüktür. Türkiye’ de toplumsal sorumluluk katılım oranı düşüktür. Bunun sebebi de bilgi ile bilinç arasındaki farktır.
“Bilgili olmak”, çok kısa ve yüzeysel anlamda bir konuda bilgi sahibi olmaktır. Kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere, bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı, yaşanan deneyimlerden kendiliğinden doğan farkında olma haline “bilinç”, bilinçli olma hali de farkındalıkta olduğumuz davranışsal halimizdir. Sahip olduğu bilginin ne olduğunu, nereden geldiğini, neyin ve kimin amacına hizmet ettiğini bilmektir. Bilinçli insan, neyi neden yaptığını bilen, neye ve kime hizmet ettiğini düşünen insandır. Bilinçli toplum, nereye gittiğini düşünen, yanlışlardan hesap sorabilen, yanlışın ortağı olmayı reddeden, yaşamı kendi iradesiyle yönlendirendir.
Peki, bilinçli insan nasıl yetişir?
Bilinçli aile... Bilinçli insanın ilk eğitim ortamı “bilinçli aile” dir. Bilinçli aile, çocuğunun nasıl geliştiğini merak eder, araştırır, öğrenir. Toplum sorunlarını izler, bilir, değerlendirir.
Bu aile kültürle iç içedir. Evlerinde kitap okunur, her konu konuşulur, tartışılır, uygar biçimde ailede herkesin söz hakkı vardır.
Bilinçli aile, yaşam değerlerini doğru olarak özümsemiştir ve çocukları bu değerlerle yetiştirirler. Çocuklarını yaşamının ortağı yaparlar, okul seçimini de ona göre yaparlar. Ne yaptığını bilir, neden yaptığını bilir, yaptıklarının neye ve kime hizmet edeceğini düşünerek çocuklarını yetiştirir. Böyle yetişen çocuklarda da bireysel ve toplumsal sorumluluk duygusu yerleşir, otokontrol sistemleri gelişir, yanlışını görme, kabul etme, düzeltme yetisi oluşur.
Böyle yetişen bireylerin toplumu da “bilinçli toplum” olur.
Bilinçli okul...
“Bilinçli okul” da çocukları eğitirken “nasıl eğiteceğini, neden öyle eğiteceğini bilen, düşünen, eğittiği çocukların nasıl bir bilinçle donanmış olmaları gerektiğini eğitiminin ekseni yapan” okuldur.
Bilinçli toplum, nereye gittiğini düşünen, yanlışlardan hesap sorabilen, yanlışların ortağı olmayı reddeden, yaşamı kendi iradesiyle yönlendirmeyi kişisel sorumluluğu bilen insanların toplumudur.
Kısaca açıklamaya çalıştığımız toplum bilinci konusunu Doğan Cüceloğlu’nun bir sözüyle bitirelim.
Ailede demokratik hayat oluşmadan toplumda demokratik hayat oluşmaz.
Doğan Cüceloğlu