Bir gün herkesin ihtiyaç duyacağı, iyiye fayda kötüye ceza veren, tüm erdemleri kendisinde toplayan nihai amaç.
Yasaların herkes (hiçbir mevki, makam, unvan ayırt etmeksizin) için eşit bir şekilde tahsis edilmesi, hukuka uygunluk ve insanların hakkının gözetilmesi olarak tanımlanan adalet tek kelime ile doğruluk üzerine olmak, doğru olmak demektir. Adalet mekanizmasının kabuk değiştirdiği toplumlarda kaos hakimdir. Yine adaletin kişiye veya kuruma göre esnetildiği durumlarda da huzursuzluk ve güvensizlik hâkim olur. Dünyada yaşanabilir bir nizam kurmak istiyorsak çok fazla şey yapmaya ya da karmaşık işler yapmaya gerek yok sadece adaletin işlemesi yeterli olacaktır. Adalet, kâinatın ruhudur menfi çıkarlar için ya da gücü elinde tutanlar için bir yaptırım gücü, rakip eleme yöntemi hiç değildir. Adalet güçten yana değil haktan yana olandır.
Nefret ikliminin ve kutuplaştırmanın, ayrıştırmanın bu denli popüler olduğu bir dönemde yaşıyor olmanın yaratılışımıza, fıtratımıza ne denli aykırı olduğunun farkında değiliz. Ve hatta inandığımızı iddia ettiğimiz, savunduğumuz bütün değerlere.
Ruh sağlığımız diye her daim bahsettiğimiz mevzu bireysel bir mesele değildir, ruh sağlığı toplumsaldır dolayısıyla politiktir. Suçluların, kötülerin cezalandırılmadığı bir dünya bizi daha kaygılı daha stresli daha güvensiz bireyler haline getirir.
Tarih tekerrürden ibarettir. Zamanın ruhunun ve toplumsal koşulların yarattığı liderlere dair süreçlerin nasıl işlediğini idrak edebilmek için siyasetle uğraşan kişiler, bürokratlar da dahil tarihsel olaylara hâkim olmalıdır. Tarihin bize fısıldadığı gerçekler ortadadır: Adaletin çiğnendiği haklıdan yana değil güçlüden yana olduğu her dönem, karanlık ve huzursuzluk getirmiştir.
Şimdi nefretin, kutuplaşmanın ve ayrışmanın zehirli tohumlarının ekildiği bu topraklarda, vicdanımızın sesine kulak verme zamanıdır. Unutmayalım ki, 'Zulüm ile abad olanın akıbeti berbad olur.' Kendi menfi çıkarlarımız, oturduğumuz sıcacık koltuklarımız, geçici hırslarımız uğruna adaleti eğip bükersek, eninde sonunda o eğrilik hepimizi altında ezecektir.
En inciten tavır, kendi çocuklarının maddi manevi haklarını ölesiye koruyan anne babaların menfi çıkarları için bir başka çocuğa dolaylı ya da doğrudan hukuka, vicdana aykırı zarar verebilmesidir. Kendi evlatlarının haklarını ve hatta haksızlıklarını cansiperane savunanların, hırsları uğruna başka çocukların geleceğini karartmasına şahit olmak öyle yıkıcı ki.
Bu topraklarda 99’dan bu yana ne denli hikâye yarım kaldı? 394 sadece bir sayı değil! 2024 yılında kayda geçmiş öldürülen kız kardeşlerimiz. Kaç canımız liyakatsizlikten, ekonomik koşullardan-kaygılardan-zorbalıktan-ihmalden, tedbiri alınmayan doğal afetlerden yitip gitti? Ateşin yakarken utandığı, Bolu Kartalkaya faciasının sorumlusu bulundu mu? Kolonların sağlam olmamasınaydı direnişimiz. Özgürlük, adalet, eşitlik, güven, demokrasiyi istemek, insanca yaşamayı istemek dünyanın hiçbir yerinde suç değildir. 301 sizin için bir mana ifade etmeyebilir. Onurlu bir yaşam mücadelesi için anayasal haklarını kullandıkları için tutuklanan gençlerin sayısı. Yas değil, umut biriktirmek istemek suç değildir. Yaşam, politiktir. Beslenme çantasında ol(a)mayan meyve de politiktir. Nasıl öldüğün, politiktir. Patili dostlarımızın nasıl öldüğü de politiktir. Enkaz altında kalmak politiktir. Tabut sizin evinizden çıkmadığı sürece her acı kolaydır çünkü. Diploması ol(a)mayan Özgecan Aslan, Ceren Özdemir ve niceleri politiktir. Diploması olduğu halde, hatta 115. olduğu halde hakimlik savcılık mülakatında elenip Mert Akdoğan’ın canına kıyması da politiktir. Suç, politiktir. Yaşamın içinde yer alan her dinamik politiktir. Sayamadığımız hikayesi yarım kalmış herkes için tek ses olmak politik değildir, insani ve vicdanidir.
Beni duyanlara sesleniyorum- umutsuzluğa kapılmayın. Mutsuzluğun sebebi hırslı kişilerin, insanların ilerlemesinden korkmasıdır. Nefret geçer, diktatörler ölür. Halktan aldıkları iktidar halka geri döner. İnsanlar ölür, hürriyet ölmez! /Charlie Chaplin,1940
Evrensel değerler ölmez. Siyasal iklim, toplumsal iklimi belirler. Her şeyin mübah hale geldiği Türkiye siyaset ortamının ihtiyacı olan adalete, merhamete ve özgürlüğe bir gün istisnasız herkes ihtiyaç duyacaktır. Yolumuz umudun, iradenin, vicdanın, haklının, mücadelenin, dayanışmanın ve emeğin yoludur.