Her insan yaradılıştan itibaren birbirinden farklı ve nicedir. Nitelik ve nicelik bakımından saymakla bitiremeyecek olduğumuz bu farklar belki tüm dünya üzerinde tek bir noktada ortaktır; vicdan. Aslında en salt manada düşünmek gerekirse insanları vicdanlarıyla olan ilişkileri üzerinden değerlendirmeliyiz. Öze bakmak, gözle bakıldığında anlaşılmaktan öte daha çaba ve azim gerektirir.
Mensup olduğumuz toplumu, saymakla bitiremeyecek kadar farklı alt gruba ayırabiliriz. Bunu yapıyor olmak ne kadar doğrudur? Toplumun belirlediği değer yargılarına göre ayrışmış olduğunuzu hiç düşündünüz mü? Birileri sizi devamlı yok sayıp görünmez kılmaya çalıştı mı? Bu sorulara cevap verirken kendinize karşı ne kadar dürüst olduğunuz oldukça mühim.
Toplum olarak; kültür, din, gelenek, ahlak ve değerlerimiz oldukça homojen özellikler gösteriyor. Bu olguları kullanış ve yaşayış biçimlerimizde bir o kadar muğlak.
Şu an gündemde olan Netflix uygulamasının Türkiye’de yayınlanmasının yasaklanacak olması kimi kişiler tarafından çok desteklense de kimi kişiler tarafından ciddi eleştirilere maruz kaldı. Yasaklanacak olmasının sebebini insanları olumsuz davranışlara ve seçimlere yönlendirdiği gerekçesiyle tek başlık altında toplayabiliriz.
Bu tür durumları toplumun gelenek görenek anlayışı dışında en çok din üzerinden eleştirmeye çalışıyorlar. Kuran’ı kaç defa okumuş ya da hayatında ne derece özümsemiş olduğu tartışma konusuyken toplumumuz din üzerine ahkam kesenlerle doludur. Aslında baktığımızda toplumda normalleşmiş, insanların sürekli işlediği günahlar; dedikodu yapmak, kul hakkı yemek ya da kalp kırmak gibi…
Bunların yaptırımlarını düşünmek yerine, başkalarının günahlarını ve seçimlerini ne de güzel yargılıyoruz değil mi? Bunları engellemek için ne kadar çaba harcıyoruz? Dini yaşamak ve dini anlamak bambaşkadır. Kitabın ortasından başlayan konuşmalara inanmak yerine kendi bilgi deponuzu doldurmak sizler için yeni bir ufuk olacaktır. Bilginiz olmadığı bir konuda konuşmak her zaman daha kolaydır, eğer o konuda bilgi sahibiyseniz cümleleri özenle geçer ve doğruyu en doğru şekilde aktarmak isterseniz. Bizim toplumumuzun bir hastalığıdır ki bilsek de bilmesek de her şey hakkında konuşacak bir yorumumuz, söyleyecek bir sözümüz vardır.
Toplumda var olan hiçbir kesimi görmezden gelmeye çalışmak bir çözüm değildir ve bir toplumbilimci olarak benim gözümde kabul edilebilirliği yoktur. Sosyal medyada yaratılan sürü psikolojisi insanlar üzerinde oldukça tesirlidir ama ne hikmettir ki sadece belli konularda fayda eder.
Her konuda bu kadar hassas bir toplumuz madem toplumdaki her kesimi bu kadar alenen görüyorsak engellilerin yaşam kalitesini arttırmak için de bir şeyler yapabiliriz.
Dizilerde senelerdir toplumumuzun değer yargıları ve ahlak sistemine göre aykırı milyon tane örnek gördük. Buna rağmen dizilere reyting rekorları, ödüller yağdırdık. Aradaki tezatlık ve tutarsızlıklar sizi de biraz düşündürmeli. Şu an günümüzdeki dizi içerikleri üzerinden yorum yapıldığında ‘Ama bunlar hayatın gerçekleri’ geri bildirimini alırız. Görünmez kılmaya çalıştığımız diğer kesimlerde tıpkı diziler gibi hayatın gerçekleri. Engellemek, kısıtlamak, ayrıştırmak yerine; anlamak, empati kurmak gibi duyguları kendi hayatımıza yerleştirmeliyiz.