İntihar oranlarında bu denli artış hakkında hepimizin söyleyecek çok fazla sözü elbette vardır. Yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik durum fark etmeksizin herkes bu olgudan biraz payını alıyor. Çok yakın zamanda Vezirköprü ilçemizde yaşanan intihar haberinden hepimiz haberdar olmuşuzdur. Gencin son mesajı elbette ki hepimizin yüreğini dağladı. Daha bildiğimiz, bilmediğimiz nice son mesajlar var. Kişisi fark etmeksizin insanları yaşamına son vermeye sürükleyen nedir? Şüphesiz ki intihardan önce o kalpte olup biten şeydir…
İnsanlık tarihi boyunca bir kısım insanlar, yaşamının bir döneminde intihar girişiminde bulunabilmekte, bu girişimlerin bir kısmı ölümle sonlanmaktadır. İntihar düşüncesi ve davranışı yaşama isteğine zıt bir eylem olmakla birlikte intihara iten birçok risk faktörü bulunmaktadır. Bu faktörler psikolojik, biyolojik temellere dayanabileceği gibi sosyolojik temellere de dayanabiliyor. Sosyoloji disiplinine mensup bir sosyolog adayı olarak işin sosyolojik boyutuna bakmak fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum. Durkheim, sosyal gruplardaki intihar oranının, bireysel mutsuzluklarla açıklanamayacağını göstermeye çalışmıştır. İntihar üzerine muhteşem tespitleri olan Fransız sosyolog Durkheim, intiharı türlerine de ayırmıştır.
Peki, Türkiye’de intihar oranı?
Türkiye'de 2000'lerin başlarında her yıl 2000'li rakamlarla ifade edilen intihar sonucu ölüm vakaları, 2012 yılından itibaren 3000'li rakamlara çıkmış durumda. Türkiye'deki intiharlarla ilgili en son yayımlanan istatistik 2018 yılını kapsıyor. 2018'de intihar sonucu ölenlerin 2391'i erkek, 770'i kadındı. Yani erkeklerin oranı yüzde 75.64, kadınlarınki yüzde 24.36 oldu.
‘İnsanları intihardan caydıran iki özel değer var’
Türkiye’de insanları intihardan caydıran nedenleri düşündüğümüzde elbette ki en üst sıraya dini faktörleri yerleştirmek gerekir. İkinci neden ise ‘‘sevdiklerime ne olacak kaygısıdır.’’ Fakat bu iki özel değere rağmen Türkiye de intihar oranlarının oldukça önemli bir sorun olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu iki temel nedene rağmen oranlarda yükselen artış, değerlerin kaybına ve bir toplumsal çözülme yaşadığımızın da açıkça göstergesidir.
En önemli intihar nedenleri ne?
TÜİK'in 2018 yılındaki intiharların nedenleriyle ilgili verilerinde 3161 olaydan 1155'inin nedenin belirlenemediği yazıyor. Belirlenen nedenlerse sırasıyla şöyle: Hastalık (677), geçim zorluğu (246), aile geçimsizliği (129), hissi ilişki ve istediği ile evlenememe (86), ticari başarısızlık (6), öğrenim başarısızlığı (1). 861 vaka ise diğer kategorisinde değerlendirilmiş. 2000-2018 yılındaki verileri incelendiğinde intihar nedenleri arasında genelde ilk sırayı hastalık, ikincisini aile geçimsizliği, üçüncü sırayı ise geçim zorluğu alıyor. Bu verilerde de 'diğer' ve 'bilinmeyen' bölümleri önemli yer tutuyor. Gördüğümüz üzere ekonomik nedenlerin intihar olgusuna sebep olma kapsamında önemli bir orana sahip. Özellikle erkeklerde kadınlara kıyasla daha fazla olan intihar oranının sebebini toplumsal cinsiyet rolleriyle yorumlamak oldukça kolay olacaktır.
'Ekonomik kriz dönemlerinde intiharlar artar'
İntihar nedenleri incelendiği zaman ekonomik durumun belirleyiciliğini istatiksel olarak açıkça görmek mümkündür. Özellikle savaş ve kriz dönemlerinde intiharın arttığı biliniyor. Durkheim’ın intihar teorisinden bu noktada tekrar bahsetmek oldukça yerinde olacaktır. Çünkü ünlü sosyolog intiharın tümüyle toplumsal bir sorun olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Bu konuda çalışmasında savaş döneminde intihar oranlarının çok arttığını da göstermiştir. Türkiye’nin içinden geçtiği hatta dünya çapında yaşanan bu zorlu dönemde intihar eğiliminde artış olduğunu özellikle vurgulamak gerekiyor.
İntiharı önlemek için…
Öncelikle toplumdaki her kesim bu konuda bilinçlenmeli ve özellikle kritik dönem olarak adlandırılacak süreçte bireylerin davranışları oldukça dikkatli gözlemlenmelidir. İşin psikolojik boyutuna gelindiğinde birey psikiyatriye gitmekten çekinmemeli ve damgalanma korkusundan arındırılmalıdır. Çünkü bu tarz eğilimi olan kişilerin psikiyatriye ulaşıp, psikiyatrik destek almaları şart. Bunun yanında son olarak özellikle kriz dönemlerinde sosyal destek sisteminin çok güçlü olması gerekiyor. Özellikle genç intiharlarının da bu denli arttığı bir dönemde hayatın getirdiği stres kaynaklarıyla mücadele edilebilmesi için okullarda uzmanlar tarafından eğitim verilmesi sağlanabilir.
Bugün, bir haberde okuyarak geçtiğimiz, sokakta acılı ağıtları duyup sessiz kaldığımız, bizim başımıza gelmez deyip önemsemediğimiz ruhu dünyayla yaralı olanların yaralarını sarmalıyız. Belki dünyayı kökten değiştiremiyoruz ama yaralı bir ruha, dertli bir başa teselli olduğumuz her seferinde dünyayı azıcık daha güzelleştiriyoruz. Unutmamalıyız ki bir ruhun diğerine dokunduğu an, hayatın mucizesidir…