Uzaktan eğitim uzun süre daha devam edecek gibi. Hatta üniversiteler bahar döneminin bu şekilde kapanacağını açıkladı bile.
Artık şüphesiz ki tarih korona virüsten önce ve sonra diye bir ayrıma tabî tutulacak…
Tüm gündelik hayatımızı, alışkanlıklarımızı etkileyip değiştirdiği gibi eğitim sistemimizde de köklü bir değişime sebep oldu. Tarihsel bağlamda olayı incelemek eğitim sistemimizin durumunu biraz daha iyi kavramamız açısından etkili olacaktır. Özellikle Neoliberal politikaların beraberinde sağlık ve eğitimin devlet elinden çıkıp özelleşmesi bu köklü değişimin sacayağıdır. Sizce eğitimde öğrenciyi müşteri gibi gören bir sistemden sosyal devlet ve toplumun yararlarından söz etmek mümkün müdür?
Bu noktada fikir ayrılıkları başlıyor olabilir. Ama gerçeklerin farkında olarak ilerlemek konuları çok boyutlu görmemizi sağlayacaktır. Eğitim sistemindeki bu durumu yarışa başlayan sporculardan bazılarının, bitiş noktasına vardığı esnada, diğerlerinin daha yeni çıkış yapmasına benzetebiliriz aslında. Şimdi bunun hiç de adil olmadığı kanısına sizde varmış olmalısınız. Kapitalizmle birlikte doruğunda hissedilen eşitsizlik yaşamın her alanına nüfuz etmiş durumda. Mevcut eğitim sistemini en temel hak olan eğitimi, kişinin bütçesine bırakarak aslında geleceği belirsiz bir toplum yaratmaktayız. İddialı cümleler dediğinizi işitir gibiyim ama durum tam da bu yönde…
En salt anlamıyla bir cümlede toplamam gerekirse; eğitim gibi yaşamsal öneme sahip sektörlerin birer ticari meta olarak ekonomik rağbete açılması toplumun sağlıksızlaşmasına, eğitim birliğinin bozulmasına, sosyal adaletin ve eşitliğin yok olmasına neden olmaktadır.
Hâl böyleyken, eğitim sistemimiz bir de küresel çapta bir salgınla baş etmek zorunda kalan bir şekle büründü.
SİSTEM ‘DENEME’ EĞİTİMİNDE
Uzaktan eğitimde dersler başladıktan sonra Menderes’in idamıyla ilgili bir içerik ciddi tartışma konusu oldu. Elbette yeni başlanan bir uygulamada sistemdeki eksiklikler saymakla bitmeyecektir. Sorun bu içerik eksikliği mi, yoksa hazırlıksız yakalanmak mı?
Bir diğer tartışma konusu da ‘başörtülü öğretmen’ olmuştu. Ülkece bazı kanayan yaralarımıza maalesef ki merhem fayda etmiyor. Belli tabuları yıkıp ilerisine geçmediğimiz sürece yerimizde saymaya mahkumuz.
Şimdi gelelim bizi asıl ilgilendiren konuya, öyle ya da böyle şartlar itibariyle bu sistem devam edecek çünkü salgın gibi bir durumda tecrit ve sosyal izolasyon şart. Bunca şeyden sonra maalesef hazırlıksız yakalandığımız konusunda hem fikir olabiliriz.
Covid virüsü ortaya çıkmadan önce teknolojiden uzak tutup, korumaya çalıştığımız çocuklarımızı şuan o teknolojiyi en verimli şekilde kullanmaları yönünde eğitmek zorundayız. Eğitim, demek bir ülkenin can damarı demektir. Çocuklarımız ülkemizin istikbali, aydınlık günlerin ışığıdır. Sistemi iyileştirmek ve faydayı maksimize etmek için hep birlikte çalışmak zorundayız. Psikolojik olarak ebeveynlerin yaşadığı belirsizlik ve endişe onları karamsarlığa değil, hayata dört elle sarılmaya ve bu konuda evlatlarına yol gösterici olma sorumluluğunu almaya daha çok itmelidir.
Son bir soruyla yazımı sonlandırmak istiyorum. Akıllı tahtaları bile yeterli düzeyde aktif kullanamazken, bu sistem eğitimciler için nasıl şekillenmiştir?
Unutulmamalıdır ki eğitim istenildiği zaman bir kitle imha aracına da dönüşebilecek güce sahiptir.