Kaygı en genel anlamıyla insanın bir uyaranla karşı karşıya kaldığı zaman verdiği tepkiler bütünüdür. Bu tepkilerden kasıt fiziksel ve ruhsal olabilir. Kaygı, temel bir duygudur. Burada en önemli husus kaygıyı kontrol altına alarak yönetebilmektir.
Sınav kaygısı öğrencinin potansiyelini olumsuz etkileyebilir çünkü duygusal ve zihinsel belirtilerde bu kaygının peşi sıra gelecektir. Kaygı duyulan durumda mantık devre dışı kalacağı için sonuçlar tatmin edici olmayabilir. Başarısız bir birey olarak etiketlenmekten kaygılanıyor olabiliriz veyahut emeklerimizin boşa çıkmasından ya da soruların zorlayıcı olması ihtimalinden. Kaygıya sebep olan birden fazla alt sebebi sıralamak mümkündür. Bu bağlamda her öğrencinin yapması gereken kaygıya sebep olan etkenlerle yüzleşmek ve onları tanımaktır.
Günümüz dünyasının git gide maddileştiği, başarı ve rekabet odaklı bu çağda hissedilen birçok duygu aslında normaldir. Kaygının yok edilemeyeceği bilincinde olup olgulara atfettiğiniz anlamı değiştirmeye çalışabilirsiniz. Mesela sınava yüklediğiniz anlamı değiştirmeyi deneyebilirsiniz.
Elbette yaşanılan bu kaygı durumu sadece kendinizle ilgili değildir. Burada çevresel faktörlerde büyük yer kaplamaktadır. Bu faktörler arasında en mühim ve başat yer kaplayan kuşkusuz ‘’ailedir.’’ Çocuklarınızı sevin, onların başarılarını değil. Karşınızdaki insanın biricik ve değerli olduğunu unutmadan suçlayıcı bir dil kullanmadan onlara yaklaşmayı deneyebilirsiniz. Özellikle üniversite sınavına girecek öğrencilerin yaşları göz önünde bulundurulduğunda ergenlik çağının etkilerini de göz ardı etmemek gerekir. Ergenlik dönemi, başlı başına karmaşık ve kaotik bir durumdur.
Sınavların üzerinizde yarattığı stresi dindirmek için neler yapılabilir? Sınavlar, yürüyeceğiniz ömür yolunda sadece bir basamaktır. Sınavları kendimizi geliştirmek ve daha iyi olabilmek için bir durak olarak görebiliriz. Başarısız olduğunuzda bunu kendi açınızdan yorumlayarak eksiklerinizi görmeye ve bir sonraki sınavda daha başarılı olmaya gayret etmelisiniz. Herhangi bir şeye olduğundan fazla mana yüklemek ciddi bir baskı, kaygı ve endişe yaratır.
Başarının kriterini sınav sonuçlarının belirlediği ülkemizin şartlarını da göz önünde tutarak çocukluktan itibaren sınavlar bağlamında kaygı yönetimine ve aile tutumlarındaki yanlışlıklar hakkında eğitimler verilmelidir. Sınavların geleceğimizi bu denli etkilemesi bir neslin, özgüveni olmayan, başarılı olma duygusu kaynaklı stresle yoğrulan ve topluma kaygılı bir gençliğin katılmasına neden oluyor.
Gelecekle ilgili sürekli kaygılanmak yerine hayatımıza yarının kimseye vaat edilmediği bilincini yerleştirebiliriz. Yarın aç kalacağımızı düşünerek tıka basa yemek yemek ne kadar mantıksızsa yarın başımıza gelecek olumsuzlukları düşünüp bugünümüzü zehir etmek aynı şekilde mantıksızdır. Pandemi süreci bunu özümsememiz için bence oldukça yerinde bir fırsattı. Tüm dünya insanlarının yarınlarıyla ilgili belki milyonlarca planı vardı. Lakin hiçbiri gerçekleşemedi.
Dışarıda sürekli akışkan olan değişen bir hayat varken bize düşen kendimizi tanımak, pozitif düşüncelerin hayatımıza nüfuz etmesini sağlamak ve gelecek kaygısından sıyrılıp zamanın kıymetini bilmektir. Hayatta yaşadığınız olumlu olumsuz her durumda nice kıssadan hisseler vardır yeter ki görmeyi bilin.