Yoksullaşan sadece cüzdanlarımız mı?
“Bir insanın yaşadığı toplumda kendini değerli hissetmemesi, onun insanlığını zedeler.” Doğan Cüceloğlu
Modernite, postmodernite, tüketim toplumu, kimlik, etik ve bireysellik gibi konular üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Zygmunt Bauman “Modern toplumda insanlar artık birer 'tüketici'dir. Bu tüketim, yalnızca malı değil; ilişkileri, duyguları ve değerleri de kapsar.” Bauman’a göre 'vicdan', piyasaya uygun değilse değersizleşir.
Lokman Hekim’e “Bilgeliği kimden öğrendin?” diye sorarlar. Cevap verir: “Görmeyen insanlardan öğrendim. Çünkü onlar elindeki değnekle tam araştırmadan adım atmazlar. Bundan dolayı ben de bir şey yapacağım zaman düşünür, faydalı ise konuşur ve yaparım."
Enflasyon yalnızca cebimizi değil, vicdanımızı da kemiriyor. Raflardaki fiyat etiketleri her gün değişirken, bir diğer etiketsiz değer daha hızla yıpranıyor, azalıyor: Merhamet.
Komşusu açken tok yatan bizden değildi. Bir zamanlar “bize bir şey olmasın” duygusuyla kuşanmıştı mahalleler, şimdi “bana dokunmayan yılan”lar kol geziyor. Tıpkı ülkemizin ekonomisi gibi, vicdan da zamanla değer kaybediyor. Neydi enflasyonun tanımı? “Paranın alım gücünün düşmesi.” Peki, vicdanın enflasyonu? “İnsanın bir başkasının acısını hissedebilme yetisinin tükenmesi.”
İnsani duyguların piyasası çöktü. Empati en çok lüks harcamalar arasında, çünkü kimse “kendinden eksiltmeden” başkasına sunamıyor. Yardım etmek, iyilik, sağduyu bile PR oldu. Merhamet, ya reklam kuşağında, tüketim malzemelerinde, eşyalarda ya da süslü paketlerde satılıyor.
Sayılar sessiz ama çok şey söylüyor. KONDA'nın 2023 "Toplumsal Değerler Araştırması’nın verilerine göre katılımcıların %74’ü “Toplum bireysel çıkarı önceliyor” diyor. %62’si “Eskiden insanlar daha dayanışmacıydı” görüşünde. Yani ‘ben merkezileşme artıyor; empati ve ortak sorumluluk azalıyor.
UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) 2024 İnsani Gelişmişlik Raporu’na göre gençler arasında geleceğe dair umutsuzluk oranı %64. Umut ve güvenin azaldığı bir toplumda, vicdan da sessizleşir, toplumsal aidiyet azalır. TÜİK verilerine göre 2024 yılında Türkiye’de yoksulluk sınırı ilk kez 50.000 TL’yi aştı. Aynı yıl, gençler arasında “geleceğe dair umut taşımayanlar” oranı %72’ye yükseldi. IPSOS 2023 Türkiye Sosyal Algı Araştırması’na göre, toplumun %65’i “insanların artık daha bencil ve çıkarcı olduğunu” düşünüyor. OECD İyi Yaşam Endeksi'nde Türkiye, “toplumsal güven” kategorisinde 41 ülke arasında 37. sırada yer alıyor. Ortalama bir çalışanın insanca yaşaması imkânsız hale geldi. Bu maddi daralma, manevi değerlerin de daralmasına sebep oluyor.
Dünyada her geçen gün değer kazanan şeylerden biri de sessizlik.
Ses çıkaranın üstü çiziliyor, kayıtsız kalan kazanıyor. Ya vicdan? O zaten borsa dışı.
Kazandıklarını sananlar ya azar azar her şeyini kaybediyorsa?
Hâlâ kaybetmeyi göze alarak erdemli kalabilenler var mı?
Bir toplumda vicdan enflasyona uğramışsa, hayatta kalanlar çoğu zaman 'sağ kalan' değil, 'katılaşan' olur, orada insanlar hayatta kalmaktan çok, hissizleşmeye programlanır. Sesini çıkaranlar susturulur, gönlüyle yol alanlar alay konusu olur, saf diye yaftalanır. Ekonomik krizle değil sadece; değerlerin çöküşüyle, iyi niyetin istismarıyla, görmezden gelinmenin utancıyla yorgunuz.
Çalmadan, çırpmadan, başkasının sırasına girmeden, hakkı gözeterek, ezmeden, eksilmeden, eskimeden ve eksiltmeden…
Algoritma ve Anestezi çağında bu kadar basit erdemlerin bile 'kahramanlık' sayıldığı bir düzende, maddi manevi kaybetmeyi göze alarak dürüst kalabilmek gerçek cesarettir.
Hayatta kalmak her zaman yaşamak değildir. Nefes alıyor olmak, insan olduğumuzun emaresi değildir.
Belki de bu çağın asıl kahramanı, kendi kalbinden vazgeçmeden başkasının kalbine dokunabilendir.
Ve inanın, böyleleri hâlâ var.
Azlar…
Ama varlar.
Ve işte bu yüzden, hâlâ umut var.