Çok eskiydi, ben çok yaramazdım. Babam bir yere gitse hep peşine düşerdim.
Yanında götürmezse de ağlardım. Ben ağlayınca da babam dayanamaz ve götürürdü.
Biraz büyüdükten sonra kendisi derdi oğlum gel diye.
Her yere giderdik, bir dönem siyasetle uğraştığı için parti toplantılarında, özel davetlere özellikle de düğün ve cenazeleri kaçırmazdı.
Resmen her yerdeydik.
Ufak yaşlarda alıştırmıştı bana aktifliği…
Aktifliğin tohumunu ekmişti, şu anki yaşımda yiyorum meyvesini…
Bana aynı baban gibisin diyorlar.
Haklılar da ama babam gibi olamam.
Kimse olamaz, olmamalıdır da!
Babam gibililiği yakıştıramıyorum kimseye...
Çok farklıydın be baba!
Eve geliyorum yoksun.
Dükkana iniyorum yoksun.
Seninle gittiğim yerlere gidiyorum yoksun.
Arkadaşlarının yanına gidiyorum, bazıları beni tanımıyor, en son beni seninle gördükleri için.
Kocaman adam olmuşsun diyorlar.
Büyümüşüm!
Ben de değiştiğimi, büyüdüğümü böyle anlıyorum.
Hatta uzağa gitmeyelim.
Geçen hafta askerlik arkadaşından alışveriş yaptım. Dükkana gelmiyorsun, bizim oralarda gözükmüyorsun dedim.
Tanımış mı diye baktım, laf attım.
İpuçları verdim ‘şey sen Şahin’in oğlu musun dedi’ bilemem dedim, senin bilmen lazım…
İkimizde biraz durduk, üzüldük.
Artık sen olmayınca da bilmiyorlar bizi. Yüzler değişti.
Tahminde edemiyorlar gelmez diye. Ama gidiyorum.
Dükkanı kapattıktan sonra gidiyorum.
Seninle de dükkanı kapattıktan sonra giderdik.
İhmal ettiklerimde var tabii ki.
Mesela annem Yakakent’e gidince iş çıkışı halama giderdik. Hem de haber vermeden.
Güzelliğe bakar mısın?
Bu günlerde de annem, ablam tanıyamadığın damadın, koklayamadığın torunun Yakakent’te.
Ve ben habersiz bir şekilde halama gideceğim.
Halamlarla sürekli görüşüyoruz ama o farklı bir durum işte.
Dükkanı 7’de açıyorum baba. Sen 6.30’da açıyordun.
Aradaki yarım saati gençliğime ver.
Besmeleyle açtığım iş yerini senin esnaf anlayışınla sürdürüyorum.
Merak etme 1981’de açmış olduğun işyerini aynı prensiple devam ettiriyoruz.
Allah izin verdiği müddetçe de devam ettireceğiz.
Neden bir 41 yıl daha olmasın.
Bayrağını senden aldığımız Adam Kuaförümüzü daha yukarı taşıyarak büyük Samsun halkına daha kapsamlı hizmet etmeye devam edeceğiz.
Başkalarına koltuktan makas-taraktan ibaret olan görüntü benim gözümde çok farklı yorumlanıyor.
Benim için Adam Kuaför bebekliğim, çocukluğum, geleceğim ve hayalini gerçekleştireceğim rüyalarım.
Her geçen gün sürprizlerle karşılaşıyorum.
34 yıl önce tıraşa gelen müşterilerimiz yolu hala bizimle kesişiyor.
Çocukluğunda tahta minderde tıraş olan müşterilerimiz farklı mevkilerde karşımıza çıkıyor, gururlanıyoruz.
40 yıl önceki müşterilerin geliyor baba.
Bu nasıl bir şey, bu nasıl bir adam bağlama, bu nasıl bir gurur.
Kiminin askerlik tıraşını yapmışsın, kiminin damatlık tıraşını yapmışsın ve bu hala karşıma çıkıyor.
Bu durum dükkana 4 elle sarılmamı sağlıyor.
Bir de anormal bir durumla karşılaşıyorum.
Nereye gitsem tanınıyorsun.
Sahiden bunu nasıl başardın.
Mezarına gelsem anlatır mısın?
Müşteri her zaman haklıdır prensibini hala yaşatıyorum.
Belki de sır buradadır.
Senin mesafe fark etmeksizin çalışma azmin resmen okullarda ders olarak işlenmelidir.
Geçen gün Yakakent limanında markete girdim.
Market sahibi bana ‘kimlerdensin’ dedi.
Bende Adam Kuaför Şahin Çağlar’ın oğluyum dedim.
‘Yapma yaa’ dedi.
Şahin benim damatlık tıraşım için taa buraya geldi dedi.
Yahu bu nasıl bir şey arkadaş.
Bu duyguyu ben yaşadığım için çok şanslıyım. Resmen anlatılmaz yaşanır denecek adamsın baba.
Devam etsem sayfalar yetmeyecek.
Burada bırakıyorum.
Sevgili okurlarım babam hakkında daha çok bilgiyi yazdığım kitabımda okuyacaksınız.
Bugün babamın aramızdan ayrılışının 7. seney-i devriyesi.
Böyle bir yazı kaleme aldım umarım ruhu yakalayabilmişsinizdir.
Babama Allah’tan rahmet, sizlere hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Kalın sağlıcakla…
yazının başlığı ile içeriği arasında pek bir bağlantı kuramadım batuhan kardeş. esnaf müşteri ilişkisini mi anlatmaya çalıştınız? yıllar geçse de yok olmayan vefa duygusunu mu? parantez içinde kullandığınız (R) harfi başlığın anlamını olumsuzluyor. ama yazının içeriği daha farklı... neyse belki de ben okumayı bilmiyorumdur... iyi çalışmalar..