Orta Karadeniz bölgesinin Anadolu’nun diğer bölgelerinden daha geç bir dönemde iskâna açılmasının sebebi olmalıdır. Bahsettiğimiz gibi insanlığın yerleşme tercihleri iklim ve coğrafi şartların uygun olduğu yerlerden diğer yerlere doğru gelişir. Orta Karadeniz bölgesinin geç tercih edilmesinin sebeplerinin başında yörenin coğrafi yapısı gelir. Sık ormanlarla kaplı olması sebebiyle Orta Karadeniz bölgesi yerleşmek için çok fazla tercih edilmeyen bir yer olmuştur. Ayrıca dağların dik ve sarp oluşu dolayısıyla iç bölgede yerleşmeler yoğunlaşırken sahil daha geri kalmıştır. Tekkeköy’deki ilk yerleşimin diğer yerlere göre daha yeni olmasının sebebi de böylece açığa çıkar. Samsun Tekkeköy araştırmalarında Fındıklı-Çınarlı Vadisi’ndeki kaya sığınaklarında Orta Paleolitiğe işaret eden aletler toplanmıştır. Arkeologlar arasında sıhhati konusunda şüphe bulunsa da bölgede ilk arkeolojik çalışmaları yapan Kılıç Kökten, 1944’te Tekkeköy’de Mezolitik Çağa ait çakmaktaşı aletler ele geçirdiğini ilan etmekteydi.
Tekkeköy’deki mağara yerleşmeleri, Tekkeköy deresi ve onun iki ana tabisi olan Çınaralan ve Han dereleri arasında yer alan kuzey uçlarındaki kalelerden korunurdu. Buralar kıyı ovası ve deniz dahil çok geniş bir gözetleme alanına sahipti. Denize yaklaşık 3,5 km’lik bir mesafede olması dolayısıyla sahilden gelebilecek herhangi bir taaruza karşı savunmak için gerekli zamanı kazandırıyordu. Doğal yapı büyük ölçüde korunduğu için uzaktan bakıldığında bölgede yerleşirim yeri olduğunu anlamak zordu. Çınaralan deresi ile Tekkeköy deresi arasındaki birinci mağara yerleşmesi üç katlıydı ve içerisinde 7 mağara ve en üst kattaki bir salondan oluşmaktaydı. Mağaranın üzeri savunma ve gözetlemeye uygun bir biçimde düzenlenmiştir. Sarnıcı ve mezarı da bulunan bu mağaranın büyük kısmı günümüze kadar mevcudiyetini korumuştur. İlk mağaranın 300 m. Kuzeybatısında, Çınaralan deresi ile Han deresi arasındaki sırtın kuzey kenarında yer alan ikinci mağara depo, sığınak ve konut biçiminde kullanılmıştır. 25-30 metrelik genişliğe sahip bir sahanlığı vardır. Anadolu insanı Palelolitik ve Mezolitik Çağdan sonra insanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan Neolitik Çağ (MÖ. 12.000-5.000) ulaşmıştır. İlk uygarlıkların kurulduğu bu dönemde, ekonomik ve sosyal alanda insan yaşantısı kökünden değiştirecek yenilikler bulunmuştur. Paleolitik VE Mezolitik Çağlar boyunca tamamen avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insanlar, tüketicilik kurtularak üretim boyutuna geçmişlerdir. Bu çağın belli başlı genel özellikleri, Orta Paleolitik dönemden itibaren kullanılan ateş, insanlar tarafından kontrol altına alınmıştır. İlk kez seramik üretimine başlanmıştır. Toplayıcılık ve avcılıktan ziraate geçilmeye başlanmıştır. Daha çok mağara ve kaya sığınaklarında yaşayan insan toplulukları yerleşik düzene geçerek köy ve kent uygarlıkları kurmuşlardır. Araç-gereç yapımında gelişme sağlanmıştır. Yakın döneme kadar Neolitik uygarlığının Anadolu’da daha çok Güney, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yayıldığı düşünülmekteydi. Fakat son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalarla, Anadolu’nun hemen hemen her bölgesinde Neolitik dönem izleri tespit edilmiştir. Anadolu’nun diğer bölgelerinden farklı olarak Karadeniz bölgesinde yapılan yüzey araştırmalarında ve kazılarında Neolitik dönem kültürlerine rastlanmaması, Anadolu kültür tarihi açısından dikkate değer bir durumdur. Bu konuya açıklık getirmek için yapılan yorumlarda, Karadeniz bölgesi Neolitik topluluklarının, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olduğu gibi avcı-toplayıcı fakat yarı göçebe bir yaşam düzenini tercih ettiklerini belirtmekte, yörenin alüvyon altında kalmış olması ve yeterince araştırılmamış olması üzerinde durulmaktadır. Bunlara ek olarak son yıllarda Karadeniz’de yapılan su altı jeolojik ve arkeolojik çalışmalar sonrasında, Karadeniz’in MÖ. 8.000-7.000 yılları arasında dünyada meydana gelen mini buzul bir çağı sonrası yaşanan su baskınları sonucu taştığı bildirilmektedir. Önceleri tatlı bir göl havzası durumunda olan Karadeniz’in bu baskınlardan sonra taşarak, boğazlar vasıtasıyla Ege ve Akdeniz ile birleşmesi sonucu açık bir deniz haline geldiğidir. Bu durumda tamamen Neolitik döneme denk gelen Karadeniz’deki bu tufan olayı sonrası Neolitik yerleşimcilerin bölgeyi terk ettiği ya da yerleşim yerlerinin sular altında kaldığı iddiası da son yıllarda ortaya konulmaktadır.
Devamı gelecek.