Türkiye Selçuklu Devleti 1075’te İznik’te Süleyman Şah (1075-1086) tarafından kurulmuştur.
Süleyman Şah Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucuları ile yakın akrabadır. Süleyman Şah’ın dedesi Arslan Yabgu, Tuğrul Bey’in amcası olup ondan önce Selçukluların lideriydi. Babası kutalmış ise Anadolu’nun fethinde Tuğrul Bey’in hizmetinde önemli zaferler kazanmıştı ancak onun ölümünden sonra ortaya çıkan tahtı ele geçirme yarışında Alp Arslan ile mücadele etmiş, ancak başarılı olamadığı gibi hayatını da kaybetmiştir. Kutalmışın çocukları Malazgirt Zafer’inden kısa sonra İznik’i merkez edinerek bir devlet kurmuşlardır. Anadolu’daki Türk hakimiyetini batıya taşıyan bu devlet Bizans’a karşı yürüttüğü gaza ve cihad faaliyetleri ile kısa sürede öne çıkmış ve Türkmenlerin kalabalık gruplar halinde teveccüh gösterdiği bir güç haline gelmiştir.
Türkiye Selçuklu Devleti kuruluşundan kısa süre sonra Bizans üzerine seferler düzenlemeye başlamıştır. Bizans kaynakları aynı dönemde batıdan da Peçenek akınları sebebiyle büyük sıkıntı içine düşen Bizans’ın Selçuklularla antlaşmak suretiyle doğudan yönelen baskıyı hafifletmek amacında olduğunu kaydeder.
1081’de imzalanan Dragos antlaşmasına göre Bizans, Marmara Denizi’nin doğusunu Türkiye Selçuklularına bırakmakla onları bu bölgenin sahibi olarak kabul etmiş, karşılık olarak da Selçuklular Bizans üzerine düzenlediği akınlara son vermiştir. 1075-1081 arasındaki devirde, Türkiye Selçukluları sadece batıda değil Kuzey ve Kuzeydoğudaki Bizans topraklarına da taarruz etmiştir.
Kaynaklar, bu baskıyı kuran kişinin Karatekin isimli bir Türkmen beyi olduğunu yazar. Kuzetbatı Anadolu’yu fetheden kişi olarak kayıtlara geçen Karatekin, düzenlediği seferler sırasında Sinop, Çankırı ve Kastamonu’yu fethetmiştir. Ancak buradaki Selçuklu varlığı kalıcı olmamıştır. Zira gücünü Batı Anadolu’da toplayan Süleyman Şah’ın emriyle bölgedeki kuvvetlerde Marmara kıyılarına çekilmiştir.
Kısa süre sonra yöre tekrar Bizans’ın eline geçmiştir.
Selçuklular daha kuruluşta Samsun sınırına kadar ulaşmıştı. Onların bu bölgeyi ele geçirmesi tesadüfi değildi, zira Ankara-Çankırı-Kastamonu hattı iç Anadolu’nun güvenliğini sağlamak için mutlaka elde tutulması gereken bir hattı.
Burayı kaybeden Batı Anadolu’daki Eskişehir-Kütahya-Bilecik hattına kadar çekilmek zorunda kalırdı. Son hatta kurulan Türkiye Selçuklu Devleti Batı Anadolu kontrol altında tutarak, Bizans’ı Marmara’nın batısına sıkıştırırken onların İç Anadolu’da boşalttığı yerleri Danişmendliler ele geçirmekle Romalıların bölgedeki varlığına son vermişlerdi. Doğu Anadolu’daki Kars-Erzurum-Bingöl hattını da oradaki Saktuklu-Mengücekli beylikleri kontrol altına alınca Anadolu’nun güvenliğini sağlayan üç hattın tamamı Türklerin eline geçmiş oldu.
Türkiye Selçukluları Bizans ile anlaştıktan sonra sınırlarını genişletebilmenin tek yolu kalıyordu o da Güney ve Batıya doğru yayılmak. Bu sebeple uzun bir süre Karadeniz bölgesiyle ilgilenemz hale gelmişlerdir.
Dragos Antlaşmasındaki yükümlülükleri sebebiyle Selçukluların yöreden uzaklaştıkları dönemde Bizans üzerine akınlarını devam ettiren Danişmendliler Samsun ve çevresini ele geçirmeye çalışmaktaydı.
Yani bölgenin yurt haline gelmesi bir başka Türk gücü tarafından sürdürülmekteydi.