Normal hesaplar içinde bu puan hesap bizi şampiyonluğa götürürdü. Lakin şu an ilk 6 için mücadele ediyoruz ve bu kaçan puanların canımızı yakacağı kesin.
Ha diyecekseniz kaybedebilirdik. Evet, her futbol mücadelesi 3 ihtimalle başlar tek sonuçla da biter.
Hesaplar kitaplar yapılır saha ya çıkılır, sonucunda bazı beklentilerinin karşılığını da göremezsin…
Ankara’da Soner Gönül eski takımına karşı üst düzey performans sergiler derken, üst üste yaptığı hataların ardından arkasına kaçırdığı adamın kalecimiz ile karşı karşıya kalması anında Nurullah’ın ayak yerine kafayı tercih etmesi sonucunda boş kaleye iyi vuruşun gerçekleşmesi ile Keçiören takımının umutları iyice yeşerdi tabi.
Ardı ardına direğimizde patlayan toplar da aslında galibiyet için sahada olduklarını da gösterdi. Ofsayt gerekçesiyle verilmeyen gol bizim hanemize yazılmazken, Fofana’nın son derece gayretli hareketlerinin en sonun da ekmeğini Yasin yedi ve 10. golünü haneye yazdı.
Ardı ardına bizde golü ararken beraberlik ile yetinmek zorunda kaldık.
Takımın oyun olarak çok göze battığını söyleyemem. Ankara temsilcisinin Taner TAŞKIN hamlesinden sonra açık seçik kimlik değiştirdiği ortada. Ligin ilk devresi düşme hattının gediklisi olmuşken bu değişiklik kendine getirmiş takımı…
Biz ise devre arası takımın eksikleri üzerine hamleler yapacakken takım içinde mevcut transferlerin ayrılmak istememesi ya da para problemi yaratmaları ve hata yapmadan doğru transferler yapmak adına yavaş hareket ederken geldiğimiz nokta şimdilik bu.
Sayın başkanım her fırsat da eleştirilere sert cevap verirken, takımın sahibi olduğunu hatırlatırken kullandığı üslubun gereği olarak susmak son çare deyip duruyoruz çoğu zaman.
Emin başkanım ile çalıştığımız dönemde Konya deplasmanında başkanvekili olarak protokol tribününde bulunduğumda Konya takımı taraftarının ağza sığmayacak küfürlerine maruz kalan sayın başkanın yanında utançtan kıpkırmızı olduğumda, büyük bir olgunlukla utanma sayın başkan ben bu küfürleri duymak için 20 milyon TL den fazla harcadım dediğinde, futbolun başka bir yüzü ile daha karşılaştım diyebilirim…
Sayın başkanım da milyon dolarlarca lirayı harcarken elbette ki kesesinden harcıyor ve onunda istediği elbette ki başarılı olmak.
Bunun yanı sıra, asgari ücretle geçim sağlayan, çöp toplayan, sanayide çırak, amir, memur, beyaz yaka mavi yaka vb kişilerden oluşan taraftar kümesi de dişinden tırnağından artırdığı kadarı ile taraftarlık misyonunu tamamlamaya çalışıyor. Bu zümrenin de beklentisi de başarılı bir takım izlemek.
Gelinen nokta ortak küme başarı iken, bazen hesaplar tutmayabiliyor ve o noktada çelişkiler başladığı anda çatlak sesler çıkmaya da başlıyor tabi. Bu noktada üslubun önemi yeniden ortaya çakıyor.
Taraftar kitlesel olarak tepkiler oluşturduğunda tatbiki istenmeyen durumlar ve anlamlı anlamsız tepkiler oluşabiliyor.
Bireysel tepkiler de bu gerilimi tamamlayan diğer unsuru oluşturuyor.
Sayın başkanın herkese ayar verdiği durumlarda empati yaparak öz eleştirel yaklaşımda bulunması durumunda daha birleştirici olacağı düşüncesindeyim. Takımın transferlerinin tüm sorumluluğu öyle ya da böyle kendisine aittir. Gelmiş ya da geçmiş dönemi içinde mevcut olan tüm başarının ya da başarısızlığın mimarı da kendisidir. Fevri hareketler çok ender sempatik olurken çoğunda antipati doğurur. Rahmetli Erkanat ağabeyin misyonunun ne olduğu açık ve net ortaya da çıkıyor gün geçtikçe.
Samsunspor takımından beklentimiz yüzümüzü güldürsün yeter. Bunun için şunu harcadım bunu yaptım derken bir camianın çok şey beklediği de ortadadır…
Bu beklentiler her zaman da karşılık bulmayabilir.
Ziyadesi ile sayın başkanın hatası olabilir olmayabilir de eleştiri doğru yerde doğru zamanda doğru üslupla da yapılmalı. Tabiri caizse de ağzı olan konuşurken ağzından çıkana da dikkat etmeli.
Bu camia her şeyin en iyisine layık. Doğru yolda olmayabiliriz ama doğru yola girmeyeceğimiz anlamına da gelmiyor…
Çağımız teknoloji ve bilişim çağı, gelişim her zaman mümkün yeter ki doğruyu arayıp az yanlış yapalım.