“Arılar asla sineklere balın boktan daha iyi olduğunu anlatmaya çalışmakla zaman harcamaz.”
Sözün Charles Bukowski’ye ait olduğu net değil, ancak alt metninde çok güçlü bir liderlik dersi saklı. Liderlik sadece yön vermek değil; aynı zamanda neye yönelmediğini bilmektir. Ve bazen asıl farkı, neyi anlatmaktan vazgeçtiğimiz belirler.
Günümüz dünyasında hepimiz bir şeyleri temsil ediyoruz: bir markayı, bir değeri, bir duruşu, bir kalite anlayışını… Ancak bu temsil sürecinde, herkesin aynı algı seviyesinde olmadığını görmemiz gerekiyor. Herkesin gerçek niyeti, amacı anlamaya niyeti yok. Ve biz lider olarak şu ayrımı netleştirmeliyiz: Anlamak istemeyeni ikna etmeye çalışmak, sınırlı bir enerjiyi yanlış yere harcamaktır.
Zamanımızı ve enerjimizi en değerli kaynak olarak görüyoruz. O halde bu kaynakları yönetmenin bir parçası da ne zaman susacağımızı ne zaman yolumuza bakacağımızı bilmektir. Liderlik her sesi susturmak değil, bazı sesleri duymamaktır.
Liderliğin bir boyutu da kendi merkezini korumaktır. Herkese anlatmak, herkese açıklamak, herkesi kazanmak... Bunlar kulağa hoş gelen bununla birlikte yıpratıcı beklentilerdir. Oysa biz şunu biliyoruz: Kalite anlatılmaz, yaşanır. Değer gösterilmez, hissedilir. Ve bal, kokusunu arıya duyurur, sineğe değil.
Eğer kendi değerimizin, ürettiğimizin, yürüdüğümüz yolun farkındaysak; dışarıdan gelen her yorumu, her itirazı, her anlamama hâlini ikna etme telaşıyla karşılamayız. Çünkü liderlik, sadece yön göstermek değil; kimi zaman kendi yönünde, sessizce ve kararlılıkla yürümektir. Bu noktada kendimize birkaç güçlü soru soralım:
Ben enerjimi kimlere harcıyorum?
Zihinsel kapasitemin ne kadarı açıklama yapmakla geçiyor?
Kimlerin anlaması benim gerçekten hedefime katkı sağlıyor?
Gerçekten liderlik ettiğim yer neresi?
Bir liderin en büyük sermayesi bakış açısıdır. Bizim için asıl başarı, herkesin bizi anlaması değil; doğru kişilerin etrafımıza toplanmasıdır. Değerimizi bilen, vizyonumuzu gören, birlikte yürümeye istekli olan insanlarla büyümek… Diğerleri için zaman kaybetmemek…
Çünkü sinek için balın değeri yoktur. O başka bir şeyin peşindedir. Ve lider, neyin peşinden gidildiğini doğru okumalıdır. Kimi zaman bir duruş, yüzlerce kelimeden daha güçlüdür. Kimi zaman bir yöneliş, bir açıklamadan daha ikna edicidir. O yüzden biz susmayı da biliriz. Yanıt vermemeyi de… İkna etmeye çalışmamayı da… Çünkü biliriz: Arı olmak, bal üretmekle ilgilidir. Sinek ne düşünürse düşünsün.
Lider olarak bizler, gündemimizi aşağı çeken konularla değil; vizyonumuzu besleyen hedeflerle yol almalıyız. Zihnimizi meşgul eden her yorum, duygumuzu sabote eden her karşılık, stratejik odağımızdan çalan her açıklama… Bunların hepsi, “bal üretme” sürecimizi sekteye uğratır. Bundan sonra belki de daha sık kendimize şunu hatırlatmalıyız:
Her yoruma yanıt vermek zorunda değilim.
Her yanlış anlaşılma düzeltilecek bir şey değildir.
Her eleştiri dikkate alınacak kadar stratejik değildir.
Her zihin aynı yoldan yürümez.
Kişisel liderliğimizin en güçlü adımı; suskun ve kararlı olmaktan geçer. “Ben buradayım. Balımı üretiyorum. Kimin ilgisini çekeceğini bal bilir.” Yolumuz net, duruşumuz sağlam, üretimimiz değerli olsun. Ve biz kendi hikâyemizi anlatmakla değil, yaşamakla meşgul olalım.