Her bireyin zihninde açılmamış bir çekmece vardır. İçinde konuşulmayan deneyimler, bastırılmış duygular, tamamlanmamış hikâyeler… Kilitlidir o çekmeceler. Bununla birlikte varlıkları hissedilir. Çünkü geçmiş, yok olmadığında değil; yüzleşilmediğinde daha çok iz bırakır.
Birlikte bireyin bastırdığı deneyimlerin bugünkü kararları nasıl etkilediğini, kolektif hafızanın davranışlar üzerindeki görünmez etkisini ve içsel temizlik ihtiyacının önemini ele alalım.
Fiziksel dünyada bir çekmece, gizlenmek istenen ya da düzen dışı bırakılan eşyaların konulduğu yerdir. Zihinsel düzlemde ise bu çekmeceler, konuşulmayan fakat unutulmayan duyguları barındırır.
– Eski bir kırgınlık
– Tamamlanmamış bir ayrılık
– Yüzleşilmemiş bir pişmanlık
– Sessizlikle geçiştirilen bir çatışma
– Görmezden gelinmiş bir hata
Tüm bunlar; karar verirken, insanlarla ilişki kurarken, duygusal reflekslerimizde kendini gösterir.
Kilitli sandığımız şey, kararlarımıza sızan bir geçmiş haline gelir.
Freud’un psikodinamik teorisinden bu yana bilinen bir gerçek vardır: bastırılan duygular kaybolmaz, davranış olarak geri döner. Modern psikoloji ise bu durumu şöyle açıklar: bilinçdışında depolanan deneyimler, tetikleyici olaylarla aktifleşir. Kişi, geçmişi hatırlamasa da onunla şekillenir. Kararlarımızın bir kısmı bilinçli mantıkla değil, geçmişten gelen duygusal referanslarla alınır. Örneğin, bir kişi geçmişte değer görmediği bir ortamdaysa, bugün aşırı onay ihtiyacı taşıyabilir. Bir diğeri, başarısızlıkla ilgili yaşadığı utancı bastırdıysa, bugün risk almaktan kaçınabilir.
Yalnızca bireysel değil, toplumsal hafızamızda da kilitli çekmeceler bulunur:
• Sessiz kuşakların ifade etmediği acılar
• Aile büyüklerinden aktarılmamış travmalar
• Nesiller arası aktarılan inanç kalıpları
• “Bizde öyle yapılmaz” gibi genel kabuller
Birey bazen kendi yaşamadığı fakat taşıdığı duygularla şekillenir. Bu nedenle bazı kilitli çekmeceler bize ait değildir; bununla birlikte açmadıkça etkilerini azaltamayız.
Kilitli çekmecelerin belirtilerine bakıp anlamak ve değerlendirmek çok kıymetli olacaktır.
1. Nedensiz duygu yoğunlukları:
Bir olaya gereğinden fazla tepki vermek, geçmişteki bir izden kaynaklanabilir.
2. Karar alamama ya da aşırı kontrol ihtiyacı:
Bastırılmış korkular, geleceğe yönelik riskleri abartılı şekilde yorumlatabilir.
3. İlişkilerde tekrar eden döngüler:
Aynı tip insanlarla benzer sorunlar yaşamak, çözülmemiş içsel temaların dışa yansımasıdır.
4. Kendini ifade edememe:
Geçmişte susturulan birinin, bugün konuşmakta zorlanması olasıdır.
Peki kilitli çekmeceleri nasıl açacağız. İçsel temizlik için stratejik adımları sıralayalım.
Farkındalıkla Başlamak:
Ne zaman aynı noktada takıldığınızı hissediyorsanız, orada bir “çekmece” olabilir.
Hikâyeyi yeniden anlatmak:
Geçmişi bastırmak yerine, güvenli bir alanda —örneğin bir terapist, mentor ya da içsel yazı yolculuğunda— yeniden yazın.
Duygu değil, iz bırakana odaklanmak:
Çekmecenin içindekini anlamak için yalnızca ne hissettiğinizi değil, bu duygunun size nasıl davranışlar yüklediğini gözlemleyin.
İzin vermek:
Her şeyin çözülmesi gerekmez. Fakat kabul edilmesi gerekir.
“Bu da benim yaşanmışlığımdı” demek, içsel barışa atılan ilk adımdır.
Kolektif izleri ayıklamak:
Size ait olmayan yükleri fark edin. Özellikle aile büyüklerinden ya da toplumdan gelen, bilinç dışı etkileri analiz edin. Çünkü temizlenmeyen çekmece, dağınık bir zihin yaratır. Geçmişin etkisinden kurtulmak, onu unutmakla değil; onunla barışmakla mümkündür. Bilinçli bir yaşam için, çekmecelerin kilidini açmak gerekebilir. Oradakileri düzene koymak, bazılarını vedalaşarak bırakmak, bazılarını ise dönüştürerek yeniden sahiplenmek... Zihin, sakladığını zannettiği her şeyi bir gün hatırlatır. Ve en sağlıklı yüzleşme, kendi çekmecesini açabilenle başlar.
Yalın ve bir o kadar da derin bir anlatım. Farkındalıkla başlayan bu yolculuk gelişim odaklı harika değişimleri de beraberinde getirir. Kaleminize sağlık.