Liderlik, sadece bir unvan veya pozisyon olmaktan çok daha fazlasını ifade eder. Liderlik, fark yaratma, geleceğe ışık tutma ve insanları harekete geçirme becerisidir. Ancak bu büyük sorumluluğun altında, liderlerin kendini yenilemesi kritik bir öneme sahiptir. Güçlü bir lider bile olsa, çağın getirdiği yeniliklere uyum sağlayamıyorsa veya öğrenmeye ara veriyorsa, zamanın gerisinde kalabilir.
Biz liderler, kendimizi yenilemenin sadece bireysel gelişim için değil, ekibimizin ve çevremizin geleceği için de bir zorunluluk olduğunu biliriz. Tarih bize bu konuda çok çarpıcı örnekler sunar. Mustafa Kemal Atatürk gibi vizyoner liderler, kendini yenilemenin önemini fark eden ve bunu yaşamının her alanında uygulayan öncüler olmuştur. Çok şanslıyız ki Atatürk gibi bir rol modelimiz var.
Mustafa Kemal Atatürk, liderlikte kendini yenilemenin en çarpıcı örneklerinden biridir. Onun vizyonu, yalnızca savaş meydanlarındaki zaferlerle sınırlı değildi; toplumu modernleştirme, yeni fikirlere öncülük etme ve farklı bakış açıları sunma becerisini de içeriyordu. Atatürk, hayata hep öğrenilecek yeni şeyler olduğunu bilerek yaklaşmıştı. Çocukluğunda askerlik eğitimi alırken tarih, matematik ve felsefe gibi farklı disiplinlere olan ilgisi, onun entelektüel bir lider olmasını sağladı.
Cumhuriyet’i kurarken de dünya çapındaki yenilikleri yakından takip etti. Bilim ve eğitim alanındaki atılımlarla, sadece kendi vizyonunu değil, bir milletin geleceğini yeniden tasarladı. Atatürk'ün şu sözü, onun yeniliğe olan tutkusunu özetler: "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir." Bu anlayış, liderliğin sadece bugünü düşünmekten ibaret olmadığını, geleceği şekillendirmek için sürekli gelişim gerektirdiğini gösterir.
Lider olarak kendimizi yenilediğimizde akışı değiştirmeye başlarız. Öncelikle kendimizin ve kurumumuzun vizyonunu güçlendiririz. Kendini geliştiren liderler, değişen dünyayı anlamada ve geleceğe yön vermede çok daha başarılı olur. Yeni bilgiler ve deneyimler, daha geniş bir perspektif sunar. Takımlarımıza ilham veririz. Sürekli öğrenen ve gelişen liderler, ekiplerine de aynı enerjiyi yayar. Kendimizi yeniledikçe, ekibimizi de bu sürece dahil edebiliriz. Karar alma becerimiz gelişir. Güçlü bir lider, bilgi ve deneyim zenginliği sayesinde daha etkili ve cesur kararlar alabilir. Değişime liderlik yapmaya başlarız. Değişime ayak uydurabilen liderler hem organizasyonlarını hem de ekiplerini geleceğe taşır. Kendimizi yenileyerek değişimden korkmak yerine onu kucaklarız.
Atatürk'le birlikte, liderlikte kendini yenilemenin önemini kanıtlayan birçok lider daha vardır. Örneğin, Apple’ın kurucusu Steve Jobs, teknolojide devrim yaratırken sürekli kendini geliştirdi. Jobs, farklı disiplinlerden ilham alarak teknolojiye sanat ve tasarım perspektifi getirdi. Görünüşte basit gibi duran ürünleri, aslında derin bir yenilikçi düşüncenin ürünüydü.
Nelson Mandela ise liderliğini sadece sınırlar içerisinde sürdürmekle kalmadı; ayrımcılıkla mücadelede yeni yaklaşımlar geliştirerek tüm dünyaya ilham verdi. Onun değişim liderliği, sabır ve öğrenmenin birleşimiydi. Mandela, "Hızlı gitmek istiyorsan, yalnız yürüyebilirsin; uzağa gitmek istiyorsan, birlikte yürümelisin" diyerek liderliğin ekip çalışmasıyla geliştiğini vurguluyordu.
Eğer bugün kendimizi yenilemeye karar verirsek yapılabileceklerimize beraber bakalım:
- Disiplinlerarası yaklaşım geliştirelim. Liderlik yalnızca kendi sektörü veya uzmanlık alanı ile sınırlı değildir. Yeni fikirler ve yaklaşımlar genellikle farklı disiplinlerden gelir. Örneğin, teknoloji alanındaki bir liderin sanat, psikoloji veya biyoloji gibi alanlardan öğrenmesi yenilikçi bakış açıları sunabilir. Disiplinler arası çalışmaları bir alışkanlık haline getirmek, vizyonunuzu genişletir ve yaratıcılığınızı artırır.
- Stratejik bir şekilde düzenli olarak kendimizi değerlendirelim. Liderler olarak, kendimize şu soruları sormalıyız: “Hangi alanlarda etkiliyim?”, “Nerelerde eksiklerim var?” ve “Bugün, dünden ne öğrendim?” Stratejik bir öz değerlendirme yaparak hem güçlü yönlerimizi hem de gelişim alanlarımızı net bir şekilde görebiliriz. Bu değerlendirmeyi mümkünse bir mentor veya koç eşliğinde yapmak, bize daha derin bir perspektif sunabilir.
- Küresel trendleri yakından takip edelim. Dünyanın dört bir yanında neler olup bittiğini bilmek, lider olarak büyük resme hakimiyetimizi artırır. Küresel iş trendlerini, teknoloji gelişmelerini ve değişen sosyal dinamikleri takip ederek işimizi ve liderlik tarzımızı bu doğrultuda güncelleyebiliriz. Örneğin, Harvard Business Review, McKinsey raporları veya Gartner analizleri gibi üst düzey içeriklerle güncel kalabiliriz.
- Bilinçli networking yapalım. Sadece mevcut çevremizle değil, yeni ve farklı bakış açılarına sahip insanlarla da bağlantı kurmalıyız. Bilinçli bir şekilde, bizden farklı düşünen veya başka sektörlerde çalışan kişilerle diyalog kurarak vizyonumuzu genişletebiliriz. Yalnızca iş odaklı değil, entelektüel sohbetlere de yer vermek ilham kaynağı olacaktır.
- Yaratıcı zihin egzersizlerine zaman ayıralım. Beyin fırtınası oturumları, problem çözme oyunları veya yenilikçi düşünme teknikleri ile zihinsel esnekliğimizi artırabiliriz. Örneğin De Bono’nun “Altı Şapkalı Düşünme Tekniği” ya da Lego Serious Play gibi yöntemleri ekiplerimize uygularken, kendimiz de öğrenme sürecine dahil olabiliriz.
- Farklı coğrafyalardan ilham alalım. Kültürel çeşitlilik liderlikte büyük fark yaratır. Farklı kültürlerdeki liderlik yaklaşımlarını ve iş yapma tarzlarını gözlemlemek, kendimize yeni bir liderlik repertuarı kazandırır. Örneğin, Japonya'nın “Kaizen” felsefesi ya da İskandinav ülkelerindeki yatay liderlik modellerini incelemek yenilikçi fikirler sunabilir.
- Derinlikli okuma ve analiz alışkanlığı geliştirelim. Üst düzey yöneticiler için günlük iş temposu içinde vakit bulmak zor olabilir, ancak derinlemesine analiz gerektiren kitaplar, makaleler ve raporları düzenli olarak okumak kritik öneme sahiptir. Bunun için her ay bir liderlik kitabı, bilimsel makale veya sektör raporunu derinlemesine incelemek için zaman yaratabiliriz.
- Ekiplerimizden öğrenelim. Lider olarak, çevremizdeki herkes birer bilgi kaynağıdır. Ekiplerimizdeki genç çalışanlardan yeni nesil teknolojilere dair bilgiler alabilir veya deneyimli çalışanlardan sektörel içgörüler kazanabiliriz. “Benim onlara öğrettiğim kadar, onların da bana öğretecekleri var.” yaklaşımıyla bir öğrenme döngüsü oluşturabiliriz.
- Deneyimsel öğrenemeye yatırım yapalım. Sadece teorik bilgiyle sınırlı kalmak yerine, kendimizi pratik durumların içine dahil edebiliriz. Örneğin, ekip içindeki bir pozisyonda kısa süreliğine “gölgeleme” (job shadowing) yaparak onların karşılaştığı zorlukları anlamaya çalışabiliriz. Bu deneyim hem empati geliştirmemize hem de ekip içi dinamikleri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
- Gelecek senaryoları üzerine çalışalım. Liderlikte yenilik, geleceği öngörmekle başlar. Düzenli olarak “senaryo planlaması” çalışmaları yaparak olası krizlere ve fırsatlara hazırlıklı olabiliriz. Bu, aynı zamanda gelecekteki stratejik kararlarımız için sağlam bir temel oluşturacaktır.
Bu derinlikli ve geniş bakış açısı sağlayan adımlar, liderlerin sadece kendilerini değil, ekiplerini ve organizasyonlarını da ileriye taşımasına olanak tanır. Sürekli öğrenmeye açık kalmak, liderlikte zamanın ötesine geçmenin anahtarıdır. Her bir adımı uygularken, çevremizden aldığımız geri bildirimleri de bu sürece dahil ederek yolculuğumuzu daha verimli hale getirebiliriz.
M.Efsun Yüksel Tunç
Eğitmen ve Yönetim Danışmanı
Yaşam ve Yönetici Koçu
https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/
Instagram @indusefsun
#liderlik #kendinigeliştirmek #yenilikkültürü #vizyonerlik #ilhamverenliderlik #stratejikdüşünmek #değişimliderliği #güçlükararlar #liderlikteşeffaflık #ekipçalışması #küreseltrendler #disiplinlerarasıdüşünmek #networking #mentorluk #psikolojikgüvenlik #yöneticilikkültürü #vizyongeliştirmek #performansliderliği #ilhamvermek #dijitaldönüşüm #yatayliderlik #değerodaklıyönetim #takımçalışması #ekipdinamikleri #liderlikbecerileri #liderlikeğitimi