Her kurumun bir yolculuğu vardır. Bazı kurumlar, o yolculuğu sadece iş sonuçlarıyla değil; insanıyla, kültürüyle, dönüşüm gücüyle tarif eder. İşte o kurumlar, ilham verir. İşte o kurumlar, gelişimin gerçek anlamını hatırlatır.
Bir adım ileriye atılan her adıma selam olsun.
İş hayatını sadece hedef ve performansa bağlayıp çalışanlarının kalbine dokunmayan, ruhunu beslemeyen ne kadar çok kurum var. Oysa çalışanlar, şirketleriyle sadece bir görev ilişkisi kurmaz; bir yolculuğa çıkar. Katkı sundukları, zihinsel ve ruhsal olarak iyileştikleri bir gelişim yolculuğudur bu. Bu yolculuk cesaret ister. Sorgulayan, düşünen, gelişimi sadece KPI’larda değil, insanlıkta da arayan ekipler ister.
Biz Indus’ta bu yolculuğun içindeyiz. Fakat bu sadece Indus’un hikâyesi değil. Bugün her kurum, kendi gelişim kültürünü inşa etmek için harekete geçebilir. Çünkü bizce artık performans sadece iş sonuçlarında değil; yürüdüğümüz yolda, paylaştığımız deneyimlerde, büyüttüğümüz bağlarda ölçülmeli. Bir insanı sadece yaptığı işle değil; okuduğu kitapla, yürüdüğü yolla, katıldığı bir tiyatro oyunuyla, aldığı bir nefesle tamamlayabiliriz. Ve biz bu yaklaşımı sadece anlatmıyoruz; yaşıyoruz. Her ay 5 başlıkta geliştirdiğimiz mücadelelerimiz var:
- Kitap Okuma Mücadelesi
- Sağlıklı Yaşam Mücadelesi
- Sertifika / Katılım Belgesi Mücadelesi
- Yürüyüş Mücadelesi
- Kültürel & Sosyal Aktiviteler Mücadelesi
Bu mücadeleler bir rekabet değil; bir başlama hali. Kendimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek için başlattığımız bir adım. Bu, tek başına değil; ekipçe yola çıkılan bir gelişim yürüyüşü. Kimi zaman sabahın erken saatlerinde yapılan bir yürüyüş... Kimi zaman gün sonunda açılan bir kitap sayfası... Kimi zaman bir tiyatro koltuğunda yaşanan sessiz bir farkındalık... Her biri, iş dışındaki benliğimizi de besliyor. Çünkü biliyoruz: gelişim, sadece e-postalarda değil. Bazen bir kitap cümlesinde, bazen bir sergi salonunda, bazen bir fırça darbesinde başlar.
Bu mücadeleler sayesinde biz, birbirimize ilham oluyoruz. Birimizin çıktığı yürüyüş, diğerimize motivasyon... Birimizin aldığı sertifika, diğerimize cesaret... Birimizin izlediği film, hepimize yeni bir bakış açısı oluyor. Ve biz fark ettik ki: İnsanlar, birbirini sadece işle değil, hayatla kurduğu bağlarla da tanımalı. Bu bağlar güçlendikçe, ekipler de güçleniyor.
Elbette bazen zorlanıyoruz. İçimizden bir ses soruyor: “Neden katılayım?”, “Bunun bana ne faydası olur?”, “Zamanım yok ki...” Biz biliyoruz ki gelişim, konfor alanının dışında başlar. Mücadele dediğimiz şey, aslında kendimize verdiğimiz sözlerin takipçisi olmaktır. Bu bir yarış değil, kıyas da değil. Bu, kendi hızımızla aynı yöne yürümekle ilgilidir. Ve o yön, birlikte daha farkında, daha güçlü, daha kültürlü bireyler olmaktır.
Biz Indus’ta bu mücadeleye bir proje gibi değil; hayatın doğal akışına entegre olmuş bir gelişim fırsatı olarak bakıyoruz. Ve gönülden diliyoruz ki, bu yaklaşımlar başka kurumlara da ilham olsun. Çünkü gelişmek için illa büyük kararlar gerekmez. Bazen sadece “ben de varım” demek yeterlidir.
Kültürü güçlendirmek, gelişimi içselleştirmek ve iş yerini bir öğrenme yolculuğuna dönüştürmek mümkün. Gelişimi bir hedef değil, bir yolculuk olarak görebiliriz. İnsanları sadece işle değil, içtenlikle insan halleriyle tanıyabiliriz. Ve günlük hayatın içinde küçük fakat anlamlı adımlarla fark yaratabiliriz. Ve eğer ilham arıyorsanız belki ilk adım bu yazıyı paylaşmak, ikinci adım ise kendi mücadelelerinizi başlatmak olabilir. Çünkü bazen bir kurumun ilhamı, birçok değişimin kıvılcımı olur. Ve o kıvılcım, koca bir ekipte yepyeni bir ateşi başlatabilir. Tıpkı bizde olduğu gibi.
Bu anlamlı adımlar birlikte aynı hedefe yürüdüğümüz arkadaşlarımızla ortak kültür oluşturmamıza katkı sağlıyor????Kaleminize sağlık hocam☺️