Sevgili Gazete Gerçek okurları…
Bu haftaki köşe yazımın konusunu yaşanmış olan bir hikâyeden seçtim. Gelin hep beraber bu hikâyeyi bir okuyalım…
Holding sahibi; her sabah ve akşam gelip geçerken bir kambura “Günaydın kambur, iyi akşamlar kambur, nasılsın kambur, işler nasıl kambur?” diye seslenirmiş.
Seneler sonra bir sabah “Günaydın kambur” der demez kambur da döner bıçağını çekip iş adamını öldürür.
Hiçbir avukat kamburun savunmasını yapmak istemez ve kabul etmez.
Kamburun da ağzını bıçak açmaz, hapiste idam kararını bekler.
Fransa’da olayı duyan bir avukat İngiltere’ye gelerek kamburun savunmasını üstlenir.
Mahkeme heyeti toplanır herkes ayağa kalkar artık söz savunmadadır.
Fransız avukat ellerini masaya yavaş yavaş vurarak ve tek tek kelimeleri seçerek yargıça döner: “Saygıdeğer Yüksek İngiliz Mahkemelerinin Yargıçları, size yüksek Fransız saygıdeğer mahkemelerinin yüksek yargıçlarının sevgi ve saygılarını getirdim.”
Hâkime döner: “Yüksek İngiliz Mahkemelerinin Saygıdeğer Hâkimleri, size yüksek Fransız mahkemelerinin sevgi ve saygılarını getirdim.”
Savcıya döner: “Yüksek İngiliz Mahkemelerinin Saygıdeğer Savcıları, size yüksek Fransız saygıdeğer mahkemelerinin savcılarının sevgi ve saygılarını getirdim.”
Jüriye döner ve Hâkim sert bir şekilde masaya vurarak: “Yeter be adam, savunmana geç!” der, hiddetlenir.
Avukat da: “Aman Efendim; ben size ne dedim, hakaret edip küfür etmedim, siz neden hiddetlendiniz?
Beni susturup bana bağırarak iki saniye daha dayanıp beklemediniz, sevgi ve saygı getirdiğim halde rencide ettiniz beni” der.
“Bakın müvekkilim senelerdir taşıdığı kamburu, iş adamı tarafından günün düzenli ve belirli saatlerinde hatırlatılarak ona daha da ağır bir yük haline getirilmiştir.
Günaydın kambur, nasılsın kambur, iyi günler kambur diye senelerdir buna katlanmıştır.
Siz şurada iki dakika sevgi selama katlanamadınız” der ve kamburu beraat ettirir.
Siz siz olun kimseyle dalga geçmeyin, bir gün dalga geçilen olursunuz. Kimseyi küçümsemeyin, Allah’ın sopası yok, küçümsenecek hale düşersiniz. Kimseye iftira atmayın, iftiraya uğrarsınız. Engeli olanın engelini dilinize sakız edip çiğnemeyin, bir bakmışsınız ufacık bir kaza sonucu ömür boyu yatağa bağımlı kalmışsınız.
Unutmayın çamur atana çamur bulaşır, dili zehirli olan günü gelir kendini zehirler.
Gelin bu mübarek ramazan ayında dilimizin bizlere yüklediği günahlar için dua edelim tövbe edelim.
Eski bir Hint felsefesi olan Jainizm de şöyle bir dua var: “Tanrım! zihnimle, bedenimle ve bilhassa sözlerimle yapmış olduğum zorbalıklardan pişmanım, beni affet…
Bizim ve atalarımızın tanrısı; zalimlik yaptık, başkalarına zarar verdik ve onlara acı çektirdik. Kendimize bile yalan söyledik. Başkaları hakkında dedikodu yaptık ve onlardan nefret ettik. Hor gördük ve alay ettik. Başkalarını yanlış yönlendirdik, sıkıntılarını görmezden geldik. İnatçılık yaptık, olayları saptırdık ve iddia ettik. Soyduk ve hakkımız olmayanı aldık. Kötülük yaptık. Zorbalık yaptık. Hem vahşi hem de zayıfız…”
Ve dua sürer gider.
Tekrarlıyorum dili zehirli olan gün gelir kendisini zehirler.
Dilimizden çıkanlar; yapar da yıkar da…
Isıtır da buz da kestirir.
Dilerim ki dilimize hakim olabildiğimiz zamanlarımız çok olsun. Haftaya görüşmek üzere…
Hoşça kalın…
ne yazık ki dili uzun çok efsun hanım