Türkiye’de başkanlık sistemi ile beraber siyaset sıkıştı ve iki kutuplu hale gelmek zorunda kaldı. Bu vatandaş tercihini de etkiledi, en son yerel seçimde de bunun etkilerini gördük.
Başkanlık sistemi düşük oy alan, daha doğrusu birinci parti olacağı inancı olmayan partilerin kurumsal kimliğini çok zedeledi. Sandıktan çıkma ve siyasette olmak adına partilerin kendi kurumsal kimlikleri ve siyasi dilleri yara aldı. Halkların demokratik partisi gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal kimliğine ve kuruluş felsefesine karşı partiler kurucu parti CHP’yi desteklemek mecburiyetinde kaldı. Bu süreç birçok paradoksu beraberinde getirdi.
Bu süreçte en çok yara alan ve kurumsal kimliği zedelenen partiler Milliyetçi partiler gibi duruyor.
Daha önceki iktidar olma ve üçüncü yol olma iddiasının tamamen altında kalmış durumdalar. İktidar ortağı olanların hassasiyetleri gözetilmiyor ya da bir hassasiyet gösterme iradeleri yok. Muhalefet bloğu altında olanlar siyasi hata üzerine siyasi hata yaparak adet kendilerini lav ettiler. Partilerden istifa eden isimler günden güne artıyor. Kurulmaya çalışılan yeni partiler eriyerek kaybolmanın endişesini içeriyor. Seçmen ise tamamen darmadağın durumda... İktisadi ve sosyolojik sebeplerle bu iki kutba seçmenin kaydığını görüyoruz.
Mülteci sorununu çok haklı olarak eleştiren ancak sadece bununla gündem olan Türk milliyetçileri de Cumhurbaşkanlığı seçiminde kötü bir sınav verdi. O organizasyonların da potansiyelini yukarı taşıma ihtimali zor gözüküyor.
Türk milliyetçileri siyasette partisel olarak kendilerine yeni bir çatı bulamaz ve merkezileşmezse ciddi bir beka sorunun eşiğinde olabilir. Son 8 yıldaki yaşanan siyasi savrulmalar ve yol hataları seçmenin milliyetçi liderlere de güvenini sarstı. Bu vaziyeti elbet biri çıkıp düzeltebilir ama çok ciddi bir çalışma yapması gerekmektedir. Çok kapsayıcı ve siyaset üstü bir dil kullanmak mücbirdir. Bugüne kadar yapılan hataları göğüsleyecek ve güven problemini çözecek kadrolar oluşturulması üçüncü yolu tekrar harekete geçebilir. Türkiye’nin siyasi sıkışmışlığına da iyi gelecektir. Bekleyip , göreceğiz, iyi haftalar..
Yavuz Ağıralioğlu diyorum