Cep telefonunu ev telefonu gibi kullanan son nesiliz herhalde. Pek üzerimde bulundurmuyorum, malum yersiz yurtsuz olduğum zamanlarda da kapalı tutuyorum gün içinde. Nasıl kafam dinleniyor, eminim böyle bir temizlik yapan herkes benimle aynı duyguları paylaşıyordur. Ama ne yazık ki açar açmaz hiç de istemediğim mesajlar, iletiler birbiriyle yarışıyor. Özlüyorum o canım kablolu telefonlarımızı. Çaldığında bütün ev halkı ayağa kalkar, adeta tek yürek olurduk. Telefonun kime geldiği belli olmadığından ahizeyi kaldırır ve piyango kime çıktıysa anonsla onu telefonun başına davet ederdik. Aramalar bile aileler arasıydı. Birbirimize sıkı bağlarla bağlıydık yani. Şimdi nasıl peki? Herkesin kendi elinde kişisel telefonu, geç bir köşeye, göm yüzünü telefona, tüm dünyayla irtibatını kes.
Yozlaştık, insanlıktan çıktık. Belki de birilerinin bizi avlamak için elimize tutuşturduğu aletle bir oyuncak gibi oynuyoruz bütün gün. Kimseciklerin umurunda değil. Bir yerlerden bir emir beklercesine anında açmak zorundayız gibi her daim elimizin ve dikkatimizin altında. Hatta arayanlar derhal ulaşamayınca bizlere kızma hakkını kendilerinde görebiliyorlar. Sanki bu mereti belli sayıda çalınca açmak, hemen cevap vermek zorundayız. Açamıyorsak bile makul bir şekilde karşı tarafa mesajla dönme mecburiyetimiz var. Malum mesaj kanallarından yazıyoruz: “Toplantıdayım.”, “Şu an dönemiyorum.”, “Biraz sonra döneceğim.” Hele bir dönme, yaşadığına pişman ederler seni. Her daim oraya bağlı olmak zorundasın; yoksa geri kalmışlıkla, görgüsüzlükle suçlanırsın. Bunun da bir raconu, bir dönüş sınırı var elbet. Yani bir gün sonra dön de gör gününü. Birbirini engellemeler, küsmeceler…
Oysa ne güzel anlaşırdık o kuyruksuzlar yokken. Kablolu telefon kullanırken böyle saçma dargınlıklar yaşamazdık. Olsa olsa biri bizi aradı diye kendimizi şanslı hissederdik. Zariftik, telefonla konuşmanın adabını okulda bile anlatırdı öğretmenlerimiz. Konuştuğumuz kişinin de bir insan olduğunun gayet bilincindeydik. Evet, bazılarımız telefon şakaları yapar, dünyayı birilerine dar ederdi; ama onlar bile şu an olan bitenin yanında solda sıfır kalıyor. Şimdi resmen tacize uğruyorsunuz. Hem de dakika başı. Duvara telefon atmışlığımız var bu yüzden. Bankalar, internet hattı için gelen aramalar, her tür kurumdan reklam aramaları… Sizin siz olduğunuzu bilerek, insanlığınıza saygı göstererek arasalar canımıza minnet. En acımasız biçimde ve zamanlarda çekincesiz aranabiliyorsunuz. İnsan gecenin birinde ikisinde arattırıl mı otomatik arama da olsa? Kardeşim sizin hiç insafınız yok mu?
Bir de onlar kadar teknolojinin içinde değilseniz sanki uzaydan gelmiş bir yaratıkla konuşuyor gibi duyumsuyorsunuz kendinizi. Bir ara beni canımdan bezdirmişlerdi. Hayatımda hiç kredi kartı kullanmadım. Ve bunun için bankalar tarafından epey bir taciz edildim. Sağ olsunlar, hiçbiri diğerinden aşağı kalmadı, neredeyse tüm bankalar tarafından arandım. Kibarca anlatmaya çalışıyorsunuz çağrı merkezinden arayan arkadaşlara, “Çok teşekkür ederim, ben kredi kartı kullanmıyorum.” diye, algılayamadıkları ya da işine gelmediklerinden başa sarıp yeniden anlatıyorlar. Tabi ya hangi hakla kredi kartı kullanmam ben? Kimim ki? Bu nasıl kendini bilmezlik, değil mi?
Bunlara şimdilerde internet aboneliği aramaları eklendi. Ne diyeyim, gözümüz aydın. İnsan oturup günde iki saatini ayırsa ancak baş edebilir bunlarla. Engelle engelle bitmiyor. Taktik değiştirmişler, artık normal numaralardan arıyorlar, siz de açıyorsunuz. Maalesef arada gerçekten zaruretten bizi arayan kurumlar kaynıyor. Bankanın birinde bir işim vardı. Defalarca arayıp bana ulaşamamışlar. Ben de o tip numaraları açmadığım için az kaldı maddi kayıp yaşıyordum. Maillerimi kontrol edince anladım ve şubesine gittim, işimi hallettim.
Bir de dolandırıcılar var başımızın belası, o nedenle de pek açamıyoruz bazı numaraları. Ülkemizde her şeyin cılkı çıktığı gibi bunun da cılkı çıktı. Çoğumuz kendimizi güvende hissedemiyoruz, çünkü ülkemiz dijital dolandırıcılık cenneti olmaya namzet artık. Hak ettiğimizi düşünüyorum. Kapatma düğmesi elimizin altında olan bu cihazı biriciğimiz gibi sarıp sarmalarsak olacağı bu. Eski günlerdeki gibi özenle ve gerektiği gibi kullanmadığımız sürece, ceplerimizde bir bomba taşıyoruz. İmha edeceği şey de belli: İNSANLIĞIMIZ… Çağın vebasından kurtulmaz, kendimize gelmezsek; bu günlerimizi aratacak çok karanlık günler bizi bekliyor.
Sevgiler, saygılar…