Hiçbir sorun, hele de toplumsal sorunlar öyle kısa vadede çözülmüyor. Nasıl ki olumsuzluklar ve kaos yavaş yavaş ortaya çıkıyorsa çareler de toplumun içinde mayalana mayalana, sindire sindire oluşur. Bizler bir sihirli değneğin bize dokunup anında sorunlarımızın çözülmesini umuyoruz. Elimizi taşın altına koymayalım, birileri bizim adımıza çözsün beklentisine de giriyoruz, hiç inkara kaçmayalım. Ve böyle bir hareketsizliğin içinde etrafımızı daha bir sarıyorlar. Kimler mi? Herkes. Çünkü kendimizi kolay lokma haline getiriyoruz. Sorgulamayarak, bize sunulanlara ikna olarak, gerçeği ve doğruyu aramayarak. Aslında en büyük sorunumuz da bu, önümüze getirilen gündemi gündemimiz haline getiriyoruz. Hayata hangi taraftan bakarsak bakalım, “Bunun altında ne var?” diye düşünmeden her fikre kapılıp ardından sürükleniyoruz. Güya da bilgi çağındayız, her bilgi elimizin altında, kolayca erişebiliyoruz. Bizi değiştiremiyorsa, sorunlarımıza çözüm olamıyorsa, merakımızı gideremiyorsa demek ki bu bilgilerden de şüphelenmemiz gerekiyor.
Ama bizler kolayı varken neden zoruna kaçalım ki? Kapsül gibi hazırlanmış bilgilerle günü kurtarmaya çalışıyoruz. Böyle olunca da bizi kolaylıkla avlayabiliyorlar. Bir iki gün kar yağıyor, “Doğanın dengesi bozuldu. Küresel kriz başladı, felakete doğru sürükleniyoruz.” diye ortalığı velveleye verenlere dikkat kesiliyoruz. Kardeşim, eskiden köy yolları kapanıyordu, haftalarca ulaşım sağlanamıyordu. Daha önce de söylemiştim, gerçekten doğanın dengesi, hava kirliliği, doğal su kaynaklarının acımasızca kullanımı sorunsa bunu çok büyük çaplarda yapanların kapısı çalınmalı öncelikle. Böyle korkuları neden bize aşılamaya çalışıyorlar? Bununla ilgili bir plan mı var? Elbette bizler de doğamızı korumak, doğal kaynaklarımıza sahip çıkmak isteriz. Sıradan vatandaşların kararlarıyla kurmadılar o düzeni. O yüzden yineliyorum, bir iklim krizi çığırtkanlığı yapılacaksa doğru kapıların önünde yapılmalı. Bizleri iklim kriziyle korkutup asıl müsebbiplerini gözlerden kaçırmamalılar. Bunu da yaydıkları yalan yanlış, denetlenmeyen bilgiyle yapıyorlar.
Doğanın kirletilmesi ne kadar önem arz ediyorsa bilgi kirliliğine de aynı şekilde önem verilmeli. Bu sayede durum olandan çok daha kötüymüş gibi gösterilip dikkatlerimiz başka yöne çekilmeye mi çalışılıyor? Hiçbir şey düzelmeyecekmiş ve hep bizim suçumuzmuş gibi hissettiriliyoruz. Bir suçumuz varsa o da olan biteni olduğu gibi göremememiz, karanlık tablolar çizenlere hemen ikna olmamız olabilir. İki arada bir derede bırakıldığımız yetmiyormuş gibi ha bire korkutuluyoruz. Bir kere korkmaya gör, herkes senden nasibini almaya çalışıyor; çünkü korku ve çaresizlik hisseden insanı gütmek çok daha kolay. Böyle insanlar haline gelirsek güçsüz hissedeceğiz ve çözüm aramayacağız. Kendi sorunlarını bile çözmekten aciz olduğunu düşünen insanı da al, nereye istersen koy.
Durum ne kadar kötü görünürse görünsün başımızı dimdik tutar, sorumluluk alanımızda yapmamız gerekenleri yapar, söylememiz gerekenleri söyler; bildiğimiz ve inandığımız yolda azıcık da olsa ilerlersek bozuk olan her şeyi düzeltebiliriz. Bizlere dayatılan sahte gündemi dillerimize pelesenk ettikçe değiştiremeyeceğimiz şeyler için de zihnimizi yoruyor, “Bundan sonra hiçbir şey düzelmez.” yanılgısı içinde umutlarımızı eziyoruz. Gündemin çarklarının arasına soktuğumuz zihnimiz inim inim inliyor. Bir köşeye çekilip birazcık olumsuzluklardan arınmanın zamanı gelmedi mi? Herkesin sesi o kadar yükseldi ki durumumuz gürültü halini aldı. Bu toplumsal varlığımız açısından iyi bir şey değil. Hepimiz politik olduk, gerçek mücadelelerin, gerçek gündemin, gerçek sorunların dışına taştık. En kötüsü de bizi ne yana çekerlerse sorgusuz sualsiz o tarafa doğru yollanmaya başladık. Bu birilerinin işine geliyor olabilir; ama bizim işimize yaramaz. Ne sağlığımız ne varlığımız kalır. En kötüsü de umutlarımızı yitirmemiz; çünkü dünya yerle bir olsa bile yeniden başlamak için ihtiyacımız olan tek şey o.
Yeise kapılmanın lüzumu yok, vazgeçmezsek düğümler bir bir çözülür. Bireysel hayatımızda olduğu gibi toplumsal hayatımız da aynı kural geçerli. Elbette toplum için bir şeyler yapacağız, yanlışları düzelteceğiz; fakat birilerinin manipülasyonlarıyla gözümüze soktuğu sahte gerçekliklerle savaşarak değil. “Gerçekten neler olup bitiyor?” diye biraz sakinleşip köşemize çekilip düşünerek.
Ataletten sıyrılıp birbirimize yaklaştığımızda toplum olarak üzerimize sinen bu küf katmanından elbette sıyrılacağız, hep sıyrıldık çünkü. Bu memleket kolay mı kazanıldı? Önemli olan zor günlerde tek yumruk haline gelebilmek, bunu da daha önce defalarca yaptık.
Sevgiler, saygılar…
.