Toplumların en büyük ortak sorunu bireylerine ilerleyici anlayışı dayatıyor olmaları. Bir iki jenerasyon öncesinden başlayarak hep öyleydi. Okulda, sokakta, evde, pastanede, sinemada; her yerde hep aynı coşkuyla ışıklı bir gelecek hayal etti insanoğlu. Sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünya genelinde böyleydi, “Dünya daha yaşanası bir yer olacaktı.” Tüm insanlık kalıbımızı basacak kadar iknaydık buna. Zannımca üretimi elinde bulunduranların bize yeni yeni ürünlerini satabilmek için biraz da şişirdiği bir fikirdi. Zira janjanlı reklamlarıyla aslında hiç ihtiyacımız olmayan ürünleri bize nasıl satacaklardı? Her şey zirveye doğru gidiyor hissi verirken biz onları (çoğu ana ihtiyaçlarımızın dışında) almayıp bu mutluluktan mahrum mu kalsaydık?
Bu balonun “Fosss!” diye söndüğünü şimdilerde görüyoruz. Herkeste bir çıldırmışlık hali. Psikoloji ve sosyoloji kendisini öyle geri çekti ki alanı boş bulanlar kendilerine yeni yeni bilim dalları uydurmaya başladılar. Havalı bir isimle sonuna “danışmanı” veya “koçu” ifadesini ekledin mi tamamdır. Yahut her şeyin “terapisini” uydur gitsin, öyle ki işi renklere kadar götür. Hatta becerini daha bir sergilemek istiyorsan “kuantum” diye de başlayabilirsin söze. Tabi gerçek bilim dallarında eğitim almış ve bu isimle bir şeyler yapmış olanlar beni affetsinler; onlara saygım sonsuz, önlerinde yerlere kadar hiç üşenmeden eğilirim. Düşünür olup sadece görüşünü beyan edenleri de anlarım. Ama mevzubahis ettiği konuda bilimsel bir eğitim almadığı halde otorite olmaya çalışanlara hiç iyi gözlerle bakamıyorum. Buna nasıl cüret edebiliyorlar anlamış değilim. Bir de kitaplar kitaplar…Uzman olmayanlar tarafından yazılan kişisel gelişim kitaplarını yan yana koysanız buradan köye yol olur. Bir de bunların sosyal medyada da uzantıları var ne yazık ki. Ve büyük bir gururla alaydan yetiştiklerini söylüyorlar, sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi. Günümüzde bir bilim dalında alaydan yetişmenin karşılığı nedir? Bu rahatlıkta videolar paylaşıp bir hayli de ilgi görüyor ve beğeniliyorlar.
İlerlemeci dünya görüşünün geldiği son nokta bu oldu işte: “Herkes istediği her şeyi yapabilir ve istediği her şeye muktedir olabilir.” düşüncesi zerrelerimize kadar işledi. İki sivri ucu var: Bir yandan aslında uzman olmadığı alanda (psikoloji, tıp, fizik…) at koşturan insanlar şanına şan katıyor, diğer yandan kendini çaresiz hisseden devasa kitleler oluşuyor. “Bazen işler geriye doğru da gidebilir.” düşüncesini benimseyebilseydik karşılaştığımız her güçlükte kendimizi paspas gibi hissetmez ve onların kazanç kapısı haline gelmezdik. “Hep ilerlemeli, iyi olmalı, güzel görünmeliyiz.” zannını içimize yerleştirdiklerinden kendilerini cilalamış, temeli olmayan düşüncelerle bir iki parlak söz gevelemekten başka hiçbir özelliği olmayan bu güruha yakayı kaptırıverdik.
Bazen iyi gitmez işler ve hayatta öğrenebilmek için tökezlemeye ihtiyacımız vardır. Maddi manevi her şeyi kaybedebiliriz; hatta sağlığımızı bile. Düşüp bir kez kalktığında daha bir güçlenirsin. Bizi de yavaş yavaş ürün haline getiren, gözlerimizin önüne pembe bir perde çekmekten başka bir işe yaramayan bu “ilerlemeci” düşünce bu gerçeğin önünü kara bulutlarla kapatıp zihinlerimizi esaret altına aldı maalesef. Hep mutlu olmalıyız, hep refah içinde olmalıyız, hep sağlıklı kalmalıyız. Var mı böyle bir dünya sizce?
Vaatlere alıştığımız için peşine takıldığımız; bize sağlık, huzur, esenlik sunduğunu iddia eden sahte bilim insanları…Onların teorileri, tedavileri, yöntemleri ve kitapları… Korkum şu, ömrünü insanlığa adamış bilim insanlarını bir gün ciddiye almayacağız. Beş günlük eğitimle uzman olduğunu iddia eden birine güvenip hayatımızı avuçlarına teslim edecek kadar aymaz hale gelebildik. Aldıkları sertifikalar mesleki bir eğitimden sonra verilse ve veren kişi de işin uzmanı olsa yine kabul edeceğim; lakin bakıyorsunuz, bu işin eğitimcisi olduklarını iddia edenlerin eğitim aldıkları kişilerin çoğu da aynı ciddiyetsiz eğitimden geçmiş ve o alanın uzmanı ilan etmiş kendisini. İnsanın psikolojik, ruhsal gelişimi ve yönlendirilmesi böyle ehil olmayan ellere teslim edilemez. Bu alanlarda dirsek çürütmüş tüm bilim insanlarımız bir araya gelmeli ve buna bir dur demeli.
Sevgiler, saygılar…