28 yıl önce, ceplerimize o takoz gibi telefonları ilk koyduğumuz günden beri insan değiliz artık, bambaşka varlıklar olduk. Şu an gözlerimizin önünde kıpır kıpır oynaşan videolardan, paylaşımlardan daha önemlisi yok bizim için. İzlediğimiz, vakit kaybettiğimiz yetmezmiş gibi her birimiz orada var olmak için şirket gibi çalışıyoruz. Sanal alemlerde bir saniye görünmek uğruna bizzat kendimiz sanal varlıklara dönüştük. Sağ olsunlar sosyal ağlar da pek bir destek oluyorlar. O kadar ki kopyamızı yapabilelim diye bir sürü araç yerleştirmişler. Tipini, saç rengini, gözlerinin biçimini seçip kendi avatarını yaratıyorsun. Artık emojilerle yetinmemiz de gerekmiyor, duygu durumumuzu onlarla anlatabiliriz. Avatarımızla doğum günü olan bir arkadaşımıza kucak dolusu kalp sunabilir, bir paylaşıma şaşırdığımızı avatarımızın jest ve mimikleriyle gösterebiliriz.
Yirmi dört saat tam zamanlı mesaide olduğumuzdan hepimizin ağzı bir karış açık, elimizde telefon, ruhu alınmış gibi yollardayız. Direklere çarpan mı dersiniz, direksiyon başındayken feci kazalar yapanlar mı dersiniz. Cezalar bile yıldırıcı olamıyor. Vampir filmlerindeki vampirler bile bizden daha mantıklı. Gerçek dünyadan ve insan olmaktan bu kadar mı yıldık? Bu halimizle insan değiliz, insanlıktan çıktık. Bambaşka bir varlık haline geldik.
Eskiden oturur saatlerce birbirimizin dertlerini dinler, gerekiyorsa birbirimize akıl danışırdık. Şimdi çaylar içildikten sonra herkes telefonunu çıkarıp burnuna yaslayıveriyor. Dayanamıyoruz o şeylerden ayrı kalmaya, en fazla yarım saat sabredebiliyoruz. Bizi örnek alan çocuklarımız oyun oynamayı unuttular. Kırda bayırda görüyorum üç dört yaşındaki çocukları, anne babalar parka kadar getirmeyi başarmış; ama salıncaklar ve oyuncaklar bomboş. Çünkü bebeler parkın kıyısında yarım saatlik bir ağlamanın sonunda anne babalarını pes ettirip telefonlarını ellerinden almayı başarmışlar. En çok da yaşı bir hayli ilerlemiş teyze ve amcaların bağımlılıklarına şaşırıyor ve üzülüyorum. “Yahu onca yıl insan gibi yaşamışsınız da ne oldu birden androide dönüşebildiniz?” diye sorası geliyor insanın.
Okulları, eğitim öğretimi hiç sormayın. Bir kullanım yasağı getirildi getirilmesine de zavallı öğretmenlerimiz ve idarecilerimiz sanki emanetçi dükkânı gibi çalışıyorlar. Çocukların telefonlarını kutulara koy, sonra geri ver. Üzerinde telefon bulunduran öğrencinin telefonunu alıp idareye götürüyorsun, birkaç gün sonra geri alıyor. Uyanık öğrencilerimizden bazıları çift tabanca taşır gibi çift telefon taşıyıp o cihazlardan ayrılmamanın yollunu bulmuşlar. İvedilikle öğrencilerin okullara cep telefonuyla girmesinin önüne geçilmesi lazım. Çünkü çocuklarımızın büyük bir çoğunluğu bağımlı. Mutlaka önlemler alınıyor; ama bakanlığın bu duruma kökten bir çözümle gerçekten “Dur!” demesinin zamanı geldi de geçiyor. Allah korusun çok kötü bir felaketle karşılaşsak bu çocuklar sadece telefonların tuşlarına basmayı biliyorlar. Bir şeyi sıfırdan üretmeyi bilmiyor birçoğu, neredeyse hepsi tüketici durumunda. Daha önce de yazmıştım; kendi düğmelerini, söküklerini bile dikemeyecek yeni bir nesil yetiştiriyoruz. Hadi okusunlar, iyi eğitim alsınlar diyoruz, o da yalan oluyor; çünkü dikkat süreleri bu cihazlar sayesinde yerlerde sürünüyor.
Özellikle lise çağındaki evlatlarımızın çoğunun dikkat süresi son derece kısa. On altı yaş üstü gençlerin dikkat süresinin yaklaşık 30 ila 50 dakika arasında olması gerekir. Öğretmenliğimin son yıllarında maalesef bu süreyi tutturabilen öğrenci sayısının iyice azaldığını gördüm. Neredeyse çoğu 5, 10 dakikada takılı kalıyor. Onların dikkat sürelerini yiyip bitiren en büyük faktör ellerindeki cihazlar. Bu makineler akıllandıkça bizim çocuklarımız aptallaşıyor desek yeridir. Beyinlerini yiyen o telefonlarla ilişkilerinin en azından eğitim gördükleri kurumlarda tamamen kesilmesi gerekiyor, yani telefonlar evde onlar okulda olmalı. Onların elinden bu cihazları almazsak, bir gün çocuklarımızı elimizden alacaklar, yavaş yavaş başladılar zaten. Kötülük şebekelerinin çocuklara sanal alemden ulaşması son derece kolaylaştı. Bu son viraj. Avustralya, Hollanda, Fransa, İtalya gibi ülkeler okullara girmesini tamamen yasakladı. Biz neyi bekliyoruz? Şu an ülkemizdeki en büyük sorun çığırından çıkmış, her türlü paylaşım yapılan bazı sosyal ağlarda çocuklarımızın günde yedi sekiz saat geçirmesi. Onların insan olarak kalabilmesini istiyorsak, eğitim öğretim sınırlarından içeri o cihazlarla girmelerine engel olmalıyız.
Sevgiler, saygılar…
Umarım milli eğitim bakanlığı bu konuda yapıcı önlemler alır maalesef eğitimde hızla kan kaybetmeye devam ediyiruz.