Kötülüğün artarak kol gezdiği zamanımızda hepimizin psikolojisi çöktü neredeyse. Her şey yokuş aşağı gidiyor gibi geliyor; özel hayatımızda, ülke ve dünya gündeminde de durum böyle. Nereye baksak kan revan, nereye baksak kargaşa. Nafile yere ruhumuzu gülümsetecek, içimize su serpecek bir şeyler arıyoruz. Haberlerde bize sunulan görüntüler gözlerimizi çıkarıyor, dinlediklerimiz kulaklarımızı delip geçiyor. Olan bitenin bizim dışımızda olduğu düşüncesi çaresizliğimizi ikiye katlıyor. Bir şeyler yapamamanın hüznüne daha da kötü olanı ekleniyor, geleceğimize dair umutlarımızı kaybediyoruz.
Bu psikolojiyle daha da büyük bir ataletin içine sürükleniyoruz. Sabahları gözlerimizi böyle bir dünyaya açmak istemiyoruz. Sevdiklerimiz için daha çok endişeleniyoruz, elimiz kolumuz kalkmıyor. Bir köşe başında vicdan azabımızla karşılaşmamak için hızlıca evimize girip kapılarımızı sıkıca kilitliyoruz. Sosyal ağlarımızı iyice körelttik, cesaret kırıcı konular konuşulmasın diye dost ve arkadaşlarla buluşmalarımızı erteliyoruz, dışarıya adım atmak bile istemiyoruz. Bir şeyleri değiştirememenin ezikliğiyle debelendikçe daha da karamsarlığa batıyoruz. Oysa bize bir irade ve bu iradeyi kullanma gücü bahşedilmiş. Her şeyden önce insanoğlu eyleyen bir varlık. Eşyanın tabiatında olmayan canım özelliklerimizi bir eşyaymışçasına tüketiyoruz içimizde büyüttüğümüz korkular yüzünden. İstiyoruz ki tüm facialar vazgeçip kendi isteğiyle çekilsin aramızdan. Biz durdurmazsak kim durduracak? Bir “onlar” beklemenin kimseye faydası olmadığını görüyoruz, “onlar” biziz.
Yedi yıl kadar önceydi, Çanakkale Şehitliği ziyareti düzenlemiştik öğrencilerimizle. Allah’a bin şükür, adım atacak yer yok, halkımızın ilgisi büyük. Öğrencilerimizden büyük bir talep olduğu için iki otobüse zor sığdık. Göz yaşları içinde şehitliği geziyoruz adım adım. Bir grup öğrenciyle geride kaldık. Görevli öğretmenlerden biri telefonla bana ulaştı ve beş tane öğrencinin kayıp olduğunu söyledi. Meğer yanımdaki öğrencilerden beş tanesi diğer gruptanmış ve o duygu yoğunluğu içinde hiçbirimiz farkına varamamışız. Çocuklarımızdan biri durumu kavrar kavramaz “Onlar biziz, onlar biziz.” diye bağırarak ardına bakmadan koşmaya başladı.
Şu an hepimizin içinde bulunduğu durum bu. Kim olduğumuzu, nerede olduğumuzu, nereye ait olduğumuzu ve “onlar” olduğumuzu unutmak. Hayatımızda, ilimizde, ülkemizde ve hatta dünyada o büyük değişikliği yapacak olan bizleriz. Farkında olup kolları sıvamaktan başka çaremiz yok. Yapacağımız ilk şey öncelikle kendimize yapılan haksızlıklara ve adaletsizliklere ses yükseltmek, sonra da yakın çevremizi bu konuda destekleyebilmek. Çünkü dünya bizden itibaren başlayan bir mekân. Göreceksiniz yerinde ve uygun ifadelerle, ısrarla yapılmış bir itiraz bile çok şeyi değiştirecek. Bir insan çok şey değiştirebilir, biz değiştiremez sanırız; ama ilk adım atıldıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz. En azından rahatsızlığımızı dile getiririz.
Bence ikinci olarak yapmamız gereken de ne pahasına olursa olsun her zaman doğrunun yanında durabilmek. Kaybediyor gibi görünebiliriz; ama uzunu vadede kazanırız. İnsanoğlunun yaptığı en büyük yanlışlardan biri farklı yollar kavşağına geldiğinde doğru yola girememesi. Doğru yolun girişinin taşları ve dikenleri gözümüzü korkutur. Daha doğrusu o yola girmemiz kendi işine gelmeyen insanlar tarafından zihnimiz karartılarak engellenir. Kaybedeceğimiz imkanları gözümüze sokarak vazgeçirirler. Bazen de doğru yolu sırf kendi konfor alanımızdan çıkmamak, konumumuzu kaybetmemek için seçmeyiz. Maalesef o noktadan sonra da adaletsizliğin ta kendisi oluruz. Hani ters akan ırmakların kendini belli etmeyen bir süzülüşleri vardır ya, biz de o ırmak gibi aslında girdiğimiz o yolda geriye doğru gideriz. Dünyadaki tüm kötülüklere dur demenin yasasını çiğneriz: “Ne olursa olsun haklının ve güçsüzün yanında durmak.”
Kader de sillesini bu noktadan sonra yüzümüze nakşeder. Adaletsizliğe sebep olarak uzun vadede kazanmış birileri vaki değildir. Dünya güzel bir yer olsun istiyorsak hakkaniyetli ve herkes için en iyisini veren güzel yollar seçmek zorundayız. Kısa vadede çekeceğimiz zararı veya sıkıntıyı düşünerek girdiğimiz her yol bizi kötülerin tarafına geçirebilir. Ve son olarak söylenecek şey de uzun vadede de olsa “Kötüler her zaman kaybeder.”
Sevgiler, saygılar…
Harika ????????????????????????????????