“Tarih tekerrürden ibarettir.” deyince biraz amiyane tabirmiş gibi geliyor. Eskiden ben de bu ifadeyi çok bayağı bulurdum. Ne zaman mı? Çooook gençken. Gençken ve hamken nereden bilelim; ama yaş kemale erdikçe insan anlıyor, anlamaması da mümkün değil. Özellikle de klasik bir eğitimden geçmişseniz. Eğitimin klasiği candır. Bu konuda bizim jenerasyonumuz çok şanslı, cep telefonsuz bir dünyada aldık temel eğitimimizi. Birçok şeyi belleğimize aracısız eklemenin yanında kendimi şanslı gördüğüm en önemli konulardan biri de ülke ve dünya tarihini güzel bir metotla, neden-sonuç bağıntısını kavrayarak öğrenebilmemiz. Metot en önemli zihinsel aygıttır, demirbaştır, bir raftır; siz bilgileri içine yerleştirirsiniz.
Bu eğitimi almamız öyle pek kolay olmadı, kara tahtanın önüne epey bir dizildik. Bildiklerimizi her an bir topluluğun önünde aktarmaya hazırdık. “İyi bir öğretmen şanstır.” derler ya tarih derslerimize giren hocalarımız çok iyiydi; çünkü onlar bizden önceki dönemde bizden daha da iyi bir klasik eğitim almışlardı. Bunlardan biri Baki Sarısakal hocamızdı. Bize milim milim öğretip her hafta da sözlüye kaldırırdı tüm sınıfı. Mahcup olacağım diye elimden tarih kitabını düşürmez, kütüphaneden çıkamazdım. Çalışmamak ne mümkün, hesabı sorulurdu mutlaka hocamız tarafından. Hatta doğru bildiğimiz soruları bile not eder, unutmuş muyuz diye tekrar sorardı. İşini çok ciddiye alırdı, iyi ki de öyle yapmış, öyle öğretmiş.
Saygıdeğer hocamız yıllar içinde araştırma kitaplarını art arda sıralayıp tarihe not düşerken bizler de tarih konusunda meraklı, gerçekleri araştıran ve görebilen insanlar olduk. En azından büyük bir kısmımız. İyi bir temele ve zihin alışkanlığına sahip olabildik. Dergileri, kitapları büyük bir iştahla ve merakla okuyabiliyoruz. Bize dayatılan her şeyi de sorguluyoruz. Tarihi bir kişiliği ve dönemi sorgularken de öyle bilip bilmeden konuşmuyoruz. Hele de boyumuzdan büyük saygısızlığa varan sözler söylemeyi aklımızdan bile geçirmiyoruz. Şu an bu saygısızlıkla karşılaşıyoruz, hem de her yerde. Durum tarih bilmemenin çok ötesine geçmiş. Üzülüyorum, zira dalga geçtikleri tarih onları da yazıyor.
Tarihimizi, özellikle yakın tarihimizi yok sayanlar bile var. Kim olduğumuzu unutmanın nesi cazip acaba? Kendi ulusal tarihini bilmeden bir toplumun ilerleyebilmesi mümkün müdür? Burada da yine Samsun’un renkli simalarından hocamız Servet Yavuz’u anmak istiyorum. Her zaman “Tarih dikiz aynasıdır.” derdi. Onun bu sözüne atfen birçok şey söylenebilir tarih bilmek hakkında; ama söylenebilecek en önemli şey bu toplumu ve bu toplumda vuku bulan olayları ancak tarih konusunda entelektüel birikimi olan insanların anlayabileceği. Geleceğe ilişkin öngörümüzün olabilmesi için de tarih konusunda kafa yormamız, dirsek çürütmemiz gerekir.
Millet olarak tarihimizi bilmezsek onun yerini hurafeler almaya başlar, herkes rahatlıkla her şeyi söyler. Tarihini bilmemek, sahip olduklarını bilmemek olduğundan mirasını çöpe atmaktır. Hak kaybederiz, kimliğimizi kaybederiz. Tarihini bilmeyen milletler yok olurlar. Geçmişte yapılan yanlışlar tekrarlanır durur; çünkü ömrümüz tarihin tekerrürünü görmeye yetmez, öğrenmek ve öğretmek zorundayız. “Geçmişi unutanlar, onu yeniden yaşamaya mahkumdur.” der George Santayana. Tarihi bilmezsek geçmişteki sorunları yeniden yaşadığımızı bile anlayamayız. Bu da bizi her türlü oyunun içine çeker.
Zaten çağ ve teknoloji hızla değişirken tarihi gerçeklikleri çarpıtma işi de bir hayli kolaylaştı. Varlığımızı koruyabilmek için tarihi gerçekleri doğru okumamız, tuzaklara düşmememiz gerekiyor. Bunun için de sağlam bir tarih bilgisine sahip olmak zorundayız. Olup bitenlere önyargı gözlüklerimizi çıkararak bakabilmeliyiz. Çocuklarımıza bırakacağımız en iyi miras sağlam bir tarih bilinci olmalı. Kendi egolarımız ve çok bilmişliklerimiz yüzünden bu gücü onların elinden alamayız. Çünkü bizler öyle eşsiz bir coğrafyada yaşıyoruz ki elbet bir gün yeniden gözünü dikmek isteyenler çıkacaktır. Onların en büyük silahları ise ele geçirmek istedikleri ulusların benliklerini ve tarihlerini unutturmak. Oyunları da hep aynı zaten. Onun için tarih hep tekerrürden ibarettir.
Sevgiler, saygılar…