Günümüzden 11 bin yıl önce.
Dünya, son Buzul Çağı’nın sonlarını yaşıyor.
Atalarımız hala avcı-toplayıcı toplumun parçası.
Doğada hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.
Atalarımızdan biri, kurduğu kapan ile vahşi ve etobur kurtlardan birini yakalamayı başarıyor.
Neden ihtiyaç duyduysa, avladığı hayvanların etlerinden birer parçayı da onunla paylaşıyor.
Birbirlerine bağlanıyor ve dostluk kuruyorlar.
İşte o vahşi kurt, günümüzde çevremizde, yöremizde gördüğümüz birçoğumuzun köyünde, bahçesinde ya da evinde beslediği köpek dostlarımızın da atası oluyor.
Sonra insanlar kıtalar da aşsalar, başka topraklara da göç etseler, yanlarında götürdükleri tek hayvan; at, öküz, inek, kuzu değil köpekler oluyor.
Bizim en eski dostlarımız yani onlar.
Birkaç gündür Gaziantep Şahinbey'de bir sitede bina görevlisi bir ailenin 4 yaşındaki kızı Asiye'nin, iki putbull cinsi köpeğin saldırısı nedeniyle neredeyse komaya girmesi nedeniyle, bu en eski dostlarımız yeniden gündemde.
Küçük yavrunun başına gelenlerden üzüntü duymamak mümkün değil.
Eğitiminin son derece 'zor' olduğu bilinen hatta üretilip yetiştirilmesinin bile yasaklandığı iki köpeğin, üstelik çok sayıda insanın yaşadığı bir sitede bir de başıboş salıverilmesi asla kabul edilebilir bir durum değil.
Sorumluları elbette gereken en ağır cezaları almalılar.
Ancak konu öylesine dallanıp budaklandı ki işi sokak hayvanlarına düşmanlığa, 'zehirli kıymayı verin gitsin'e kadar vardıran caniler yeniden hortladılar.
Hayvanseverler, hayvansever dernekleri yıllardır çırpınıyorlar, belediyeleri göreve çağırıyorlar, sahipsiz hayvanların sayısının artmaması için 'gelin kısırlaştırın' diye.
Şimdiye kadar parmaklarını bile kıpırdatmadılar.
Üstelik sokaklardan topladıkları köpekleri, diğer belediyelerin sınırlarına saldılar.
Sadece Samsun'da iki belediye arasında bu konuda gerginlik çıktığını, karşılıklı tartışma yaşandığını bile anımsıyorum.
Daha kötü belediye yönetimleri de çıktı karşımıza. Sorunu belli aralıklarla 'cinayetle' çözmeye kalkıştılar, köpek katliamı yaptılar.
Ve şimdi yeniden gündemde köpekler. Küçük Asiye'ye, sorumsuz insanların sahibi olduğu iki hayvanın yaptığı saldırıyı bahane ederek, bıçaklarını keskin bir şekilde biliyorlar yeniden.
Sokak köpekleri hatta sahipli köpeklere kadar uzanıyor nefretleri. Sokak köpeği olmak onların suçuymuş gibi.
Bakın bir de ben anlatayım size sokak köpeklerini; 15 yıllık ömürlerini asla tamamlayamazlar. İtile kakıla, horlana taşlana, kış günlerinde soğukta aç karına, yaz günlerinde susuz ekmeksiz geçen kısacık bir zaman diliminde bir güncük bile köpek tadında yaşayamadan, göç edip gidiverirler bu dünyadan.
Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz; duygulu, sadık ve sevecendirler. Bir lokmacık ekmek uğruna, kulunuz köleniz olurlar. Dövseniz de, sevseniz de, uğruna her şeyinizi verdiğiniz hayırsız insanoğlu gibi terk edip gitmezler sizi. Zaten sokak köpeklerini bilseniz, seversiniz onları.
11 bin yıl önce, köpeklerin ilk atası; neslinin bütün bu eziyetlere, önyargılara, aslı astarı olmayan dinsel saplantılara, asılmalara, cinsel istismarlara, terk edilmelere, zehirlenerek ya da vurularak katledilmelere maruz kalacağını bilse insanoğluna ilk yaklaşan, ilk dostluk kuran hayvan olur muydu dersiniz?