2020 yılında Alman İstatistik Platformu Statista, dünyanın en sinirli ülkelerinin listesini yayınlamıştı.
Küresel Duygular Raporu'ndan yola çıkarak yapılan ankette, öfke kavramının özellikle Ortadoğu'da en yüksek seviyede olduğu görülmüş, en sinirli ülke yüzde 45 oranıyla Ermenistan çıkmıştı. O listede yüzde 40 oranıyla Türkiye 6'ncı sıradaydı.
Bu yıl açıklanan ‘Gallup Duygular Anketi’nde ise, Irak’tan sonra dünyanın ‘en sinirli ve en öfkeli’ ülkesi kim oldu dersiniz;
Tabii ki Türkiye…
‘Orta Doğu’ ülkeleri negatif sayıldı. Huzurlu ülke ise Finlandiya oldu.
Yani hem bir önceki hem de Gallup'un her yıl düzenlediği duygular anketinde ülkemiz adına içler acısı bir sonuç ortaya çıktı.
Fiziksel acı hissetme, endişe, üzüntü, stres ve öfke gibi duygularda gözle görülür bir artış var ülkemizde…
Hatta bu duygular, son 15 yıldır yapılan anketin tarihi boyunca en yüksek seviyesinde.
Yani çok sinirli bir ülkeyiz.
Bu araştırmada 'En az gülümseyen ülkeler' kategorisi de var. Türkiye bu kategoride ise birinci sırada.
En çok stres yaşayan ülkeler sıralamasında 4'üncü, en az keyif alan ülkeler sıralamasında ise 2'nci sıradayız.
Evet, öylesine sinirli ve öfkeliyiz ki bu durum adli istatistiklere kadar yansımış durumda. Bakın Samsun Adalet Komisyonu'nun raporuna göre Samsun'da en çok karşılaşılan suç türlerinin başında 'hakaret', 'basit yaralama' ve 'tehdit' suçları ilk üçte yer alıyor.
Bunun yanında basit tehdit, sosyal medyada ve internet ortamında sesli, yazılı ve görüntülü ileti ile hakaret ve kişilerin huzurunu bozma suçlarını hiç söylemiyorum bile.
Niye bu kadar öfkeliyiz peki?
Tabii bunun yanıtını en iyi sosyologlar ve sosyal psikolojiyle ilgilenenler elbette daha iyi bilir. Ama benim okuduklarım ve gözlemlerimden gördüğüm gelir dağılımındaki eşitsizlik, özellikle büyükşehirlerde toplu taşımada karşılaşılan sorunlar vs. yaşanan öfke patlamasının temel nedenleri.
İş yerindeki adaletsizlikler, adam kayırma, gereksiz işten çıkarma, özlük haklarının verilmemesi gibi konuları sürekli kafasına takan, bu haklarının savunulmadığına inanan Türk insanı haliyle lastik gibi, yay gibi geriliyor.
Geçim sıkıntısı, istediği gibi yaşayamama, yoksulluk sınırı ile açlık sınırı arasında devinen hayatlar da vatandaşı gerdikçe geriyor.
Ay sonunu göremeyen, iki yakasını bir araya getiremeyen, kredi kartının sürekli asgari tutarını ödeyebilen, taksitlere boğulan yurdum insanından pozitif olmasını beklemek mümkün mü?
İşe göre düşük ücret, taşeronluk, işsizlik, vb. birçok maddi sebep Türk insanını haliyle sinirli bir yapıya sokuyor.
Bir de bütün bunların üzerine eğitimsizlik yüzünden, kendini ifade etmede yaşanan sıkıntıları, kelime haznesinin darlığı yüzünden sinkaflı cümlelere sarılanları ve empati yoksunluğunu da koyunca alın size 'öfke' patlaması yaşayan bir toplum…
Durum çok fena çok!
Siz siz olun yine de sakin olmaya bakın derim.
Atalarımız ne demiş, keskin sirke küpüne zarar!