Ekonomide Orta Gelir Tuzağı olarak adlandırılan kavramı, Samsun için ne anlam ifade ettiğini de içine alarak tam iki yıl önce yine bu köşede anlatmıştım.
Önce hatırlatayım; Dünya Bankası'nın "Kalkınma Raporu"nda kişi başı milli geliri, 1,036-12,535 dolar arasında yer alan ülkeler, 'orta gelirli ekonomiler' olarak tanımlanıyor.
Türkiye’nin ortalama kişi başına milli geliri ise, 2007 yılında 9 bin 735 dolardan, 2013’te 12 bin 582 dolar ile zirveye çıkmıştı.2021’de ise 9 bin 592 dolara geriledi. 2024'te ise 15 bin doları yakaladığı söylendi ama nedense biz bir türlü hissedemedik.
Orta Gelir Tuzağı konusunda en son açıklama, Türkiye Ekonomi Kurumu Bahar Konferansı’na katılan Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümü Profesörü Ufuk Akçiğit'den geldi.
Akçiğit, ‘Orta Gelir Tuzağı’ başlıklı sunumunda, Türkiye-ABD kıyaslamasında 2000’lerin başında makasın azaldığına ve bir büyüme hikayesi yazıldığına vurgu yaparak, 2013’te ciddi bir bozulmanın meydana geldiğini ve Türkiye’nin orta gelir durumunda 1980’lerdeki seviyeye indiğini söyledi.
Yani her ne kadar Türkiye ekonomik olarak büyüse de yüksek enflasyon nedeniyle gelirlerimizdeki erime yüzünden bırakın orta gelir seviyesini daha da gerilere gitmiş durumdayız.
İşler her geçen daha da sarpa sarıyor. Şöyle ki; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) yayımladığı haftalık bültene göre, bankacılık sektörünün toplam kredi hacmi, 23 Mayıs haftasında 211 milyar 397 milyon lira artarak 18 trilyon 444 milyar 506 milyon liradan, 18 trilyon 655 milyar 903 milyon liraya çıktı.
Faizler böylesine yüksek olduğu halde insanlar bütçelerini çeviremez, evlerini geçindiremez durumdalar. Durum böyle olunca da oldukları için tüketici kredilerine hücum etmiş durumdalar. İnsanlar adeta tüketici kredisi bağımlısı olmuş haldeler.
Türkiye öyle görünüyor ki, Orta gelir tuzağına, yüksek enflasyonla takılmış durumda.
Parasal sıkılaşmaya dayalı dezenflasyon politikasının hanehalkı ve reel sektör üzerindeki etkileri ise izleyen dönemlerde daha da derinleşecek görünüyor. Çünkü bu çekilen kredilerin bir de geri ödemeleri var. Bu yüzden çözüm için mutlaka ve mutlaka yapısal reformlar yapılması gerekiyor.
İşin bir de esnaf boyutu var. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, 2025 yılına ilişkin açılan ve kapanan işyerleri verilerini açıkladı. TESK, ilk 4 ayda kurulan esnaf işyeri sayısının azaldığını, kapanan işyeri sayısının arttığını açıkladı.
Yani esnaf da can çekişiyor. Çünkü kurulan esnaf işyeri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,73 azalarak 80.526’ya geriledi. Kapanan işyeri sayısı ise yüzde 4,5 artarak 39 bin 967’ye ulaşmış durumda.
Bu arada TÜİK yarın, mayıs ayı enflasyon rakamlarını açıklayacak. TÜİK'den önce İstanbul Ticaret Odası açıkladı. İTO'ya göre mayıs ayı enflasyonu aylık yüzde 2,83, yıllık yüzde 46,57. TÜİK'in rakamları da buna yakın olacaktır.
Öte yandan Türk-İş'in son araştırmasına göre, Türkiye'de yoksulluk sınırı 81 bin 734 TL'ye çıkmış halde.
Bütün bunların üzerine şunu düşünüyorum;
Bakın bu ülkede Mehmet Şimşek tam 726 gündür, Hazine ve Maliye Bakanı olarak görev yapıyor.
Bu sürede ne faizler düştü ne enflasyon düştü ne de ülkeye kaynak girişi oldu.
Ha diyeceksiniz ki, "O zaman bakanı mı değiştirelim?"
Hayır efendim. Türkiye'nin ekonomik sorunları bakan değiştirmekle çözülmez, bize önce zihniyet değişikliği lazım!
Zihniyet degisikligi için de iktidarı değiştirmek gerekir....!