12 Eylül 1980'de...
Ülkenin üzerinden silindir gibi geçtiler.
Kaybolanlar, işkenceyle sakat kalanlar ve öldürülenler, idam edilenler, yurt dışına kaçmak zorunda kalanlar, öksüz kalan çocuklar, yaşları büyütülerek idam edilen çocuklar, evlatlarını yitiren analar!
İşlerinden atılan öğretmenler, öğretim üyeleri, emekçiler, açlığa mahkum edildiler!
Çocuk yaşlarda 12 Eylül darbesinin acımasızlığıyla karşı karşıya kalmış bir kuşağız biz.
12 Eylül 1980 sabahı, "Silahlı kuvvetler yönetime el koymuştur" anonslarıyla uyandık!
Çocuk yaşta, anlamaya çalışıyorsunuz; sokağa çıkmak neden yasak!
Her gün sokaklarda ip atladığınız, top oynadığınız arkadaşlarınızla aranıza, namlularını her an size çevirmeye hazır askerler girmiş.
Sokaklarda silahlı askerler, astığı astık, kestiği kestik!
Sokağa çıkan 40'lı yaşlarda birini, nasıl öldüresiye dövdüklerine pencereden tanıklık etmiş, sokağa çıkmanın bedelinin ne kadar ağır olduğuna tanık olmuştum.
Bir süre sonra, kısıtlı da olsa sokağa çıkmaya başladık, ardından ağır bir travmayla lise sıralarına oturduk.
Okulun ilk günleri, Milli Güvenlik dersindeyiz. Asker hocamız ders anlatıyor. Birden sınıfın kapısı açıldı, uzun boylu rütbeli bir asker, arkasında silahlı inzibatlar!
Rütbeli askerin elinde, bildiğiniz terzi makası. Saç kontrolüne gelmişler. Bütün erkek öğrencilerin büyük bölümünün saçları, koyun kırpar gibi gelişi güzel kesildi. O günden sonra üç numara, yani asker traşı zorunlu moda oldu!
12 Eylül silindir gibi geçti bu ülkenin üzerinden. Darbenin etkisi uzun sürdü! Sıkıyönetim Mahkemeleri tam bir insan öğütme makinelerine dönüştü.
Kıyım yaşanırken ülkede aydın diye nitelenen insanların durumu ise içler acısıydı!
Bir kısım sanatçı Kenan Evren paşaya yalakalık yapmak için sıraya girdiler. Medya patronları ve bazı gazeteciler darbecilerin kapısını aşındırdılar.
Darbenin ayak sesleri önceden gelmişti! Aydınlara yönelik işlenen faili meçhul cinayetlerle darbenin zeminini oluşturdular. Diğer tarafta ise, canını kurtarmak için yurtdışına sığınan aydınlar!
Necdet Adalı daha 19 yaşında bir lise öğrencisiyken cinayet işlediği iddiasıyla 1977 yılında tutuklandı. Adalı, 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edilen ilk isim oldu. Peşinden diğer idamlar geldi.
Hesap soruldu mu?
Hayır! Göstermelik yargılamalarla geçiştirildi.
Sam Amca'nın 'çocukları' yaptılar bütün bunları.
40 yıl sonra bana '12 Eylül nedir' diye soracak olsanız, ‘çocuk katillerini, bir ülkenin geleceğini umudunu çalanları, demokrasisini boğazlayanları’ anlatırım.
Peki neden?
Neden bir ülkenin çocuklarını sağ-sol diye karşı karşıya getirip, birbirlerine kırdırıp, sonra niye aynı cezaevlerinde aynı koğuşlara tıktılar?
'Siyasal İslam' için, 'yeşil kuşak' oluşturmak için, soğuk savaş için.
Yeşil Kuşak, Soğuk Savaş, Komünizmle Mücadele Dernekleri, 12 Eylül Askeri Darbesi ile bir ABD projesi olarak aynı serada büyütülmüştü.
Komünizme karşı kullanılarak edinilen tecrübe şimdilerde ise, İslam coğrafyasının, enerji kaynaklarının sömürülmesi, ekonomik siyasal ve toplumsal açıdan istikrarsızlaştırılması, her bakımdan geri bıraktırılmasında, kendi uygarlıklarının laiklik, akıl, bilim ve demokrasiden uzak tutularak altının oyulmasında kullanılıyor.
Çünkü Siyasal İslam, Batı Uygarlığı'nın Doğu Uygarlığı'na üstünlük sağlamak için buhar makinesinden sonra icat ettiği en kullanışlı araçtır.
12 Eylül Askeri Cuntası (Amerikan Güçlerinin Yönetimi) öncesi; darbe koşullarının olgunlaşması ve darbenin meşruiyetini oluşturmak için pek çok 'ülkücü'yü ve 'devrimci'yi, Amerikan güçleri ile aynılaşmış olan derincilerin öldürdüğü, Çorum ve Maraş başta olmak üzere pek çok ildeki Alevilere yönelik katliamları yine aynı güçlerin organize ettiği itiraf edilmedi mi?
12 Eylül darbecileri, kendi ülkesinde kontrollü bir biçimde geliştirilip keskinleştirilen sınıflar mücadelesinin, iç savaş eşiğine kadar taşınmasını ve sonra savaşan güçlerin toptan imhasının senaryosunu yazdı, yönetti ve başarıyla galasını yaptı.
12 Eylül'e ve 15 Temmuz'lara bakış biçimimiz, geleceğe yürüyüş biçimimizi belirleyecektir.
Darbeler, insanlık suçudur!