Hafta içi her sabah olduğu gibi bu sabah da karşı komşumun çocuklarının sesleriyle uyandım.
Penceremin perdesini açtım; her taraf karanlık. Öyle böyle değil, bildiğiniz zifiri karanlık. Bu çocukların bu saatte uyuması gerekmiyor mu? Saate bakıyorum çoktan 7.00 olmuş.
Bu çocuklar bu karanlıkta nereye gidiyorlar? Ben söyleyeyim; okula.
İyi ki okul eve yakın, yürüme mesafesinde. Servisle gidecek olsalar. Çok daha erken bir saatte kalkıp, hazırlanmak zorunda kalacaklar. Neredeyse gece yarısı olacak o zaman da.
Artık çocuklara eziyet mi dersiniz, çektikleri çile mi dersiniz bilmem ama bana göre tam bir insafsızlık. Üstelik bu durum, 6 yıldır devam ediyor.
2016 yılı eylül ayında başlanmıştı 'kalıcı yaz saati uygulaması', Bakanlar Kurulu'nun kararıyla…
Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ, yıllardır anlatıyor ama dinleyen yok. Özdağ, saat diliminin belirlenmesinde Türkiye’nin doğusu ve batısı arasındaki saat farkının önemine işaret ederken, “Her ülke kendi gerçeğine göre hareket etmek durumunda" diyor.
Nedir o gerçekler?
Örneğin Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındaki mesafe 1600 kilometre civarında. Bunun dakika karşılığı tam 76 dakika.
Hal böyle olunca Türkiye’nin sabitlediği saat dilimi GMT+3 olarak ana boylamdan üç saat ileride. Iğdır’ın doğusundan geçen İran sınırları içerisinde olan bir saat diliminden bahsediyoruz.
Bu durumda Iğdır’daki vatandaşlarımız için bir sorun yok diyebiliriz. Fakat İstanbul gibi bir metropol söz konusu olduğu zaman bunun akılla mantıkla çok izah edilebilir bir tarafı yok.
Doğusu ile batısı arasında zaman farkı olmayan ülkeler için bunu sabitliyor olmak makul bir durum. Türkiye için değil.
Peki, bu uygulamanın amacı ne? Elektrikten tasarruf etmek.
Oysaki Mehmet Özdağ, EMO'nun yaptığı hesaplamalara göre elektrik tüketim artış oranının, yıllık artışın çok üzerinde olduğuna işaret ediyor.
TÜİK’in sanayi verileri üzerinden hazırladığı raporda da durum böyle: Olağanüstü bir üretim artışı var.
Çocuklarımızı sabahın zifiri karanlığında sıcak yataklarından kaldıran uygulama asıl kimin işine yarıyor biliyor musunuz
Özel sektörün. Yani elektrik dağıtım şirketlerinin.
Türkiye’de enerji sektörünün yüzde 80’den fazlasını özel sektör üretiyor, elektrik dağıtımının da yüzde 100’ü de özel sektörün elinde.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı geçen hafta dedi ki; "Yaz saati uygulaması kapsamında 2016 yılından bu yana 6 milyar TL tasarruf ettik."
Yani bakanın açıklamasına göre yılda 1.1 milyar kilovatsaat tasarruf edilmiş.
Peki, üretim ne kadar?
EMO'nun verilerine göre ise sadece 2020 yılında, 305 milyar kilovatsaat elektrik enerjisi üretmişiz.
1.1 milyar kilowat saat tasarrufa karşılık, üretilen elektrik 305 milyar kilowatsaat.
Devede kulak bile değil.
Özel sektöre gümrük ve çevre muafiyeti tanındığı, piyasanın çok üzerinde satın alma garantisinin yanı sıra daha bir sürü desteğin özel şirketlere aktarıldığı yerde, çocukların uykusundan çalarak yapılan 1 milyar kilowatsaat tasarruf kimin işine yarıyor o zaman?
İnsafa gelin!
Özel sektör para kazanacak diye, çocuklarımıza da uykuyu haram etmeyin!