İğneden ipliğe hatta öldüğümüzde mezar taşımıza dikeceğimiz mermere bile zam üstüne zam gelmiş ama TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamı mayıs ayı için yıllık yüzde 73,50, aylık yüzde 2,98'di.
Geriye doğru gidersek; nisan ayında 7,25, mart ayında yüzde 5,46, şubatta 4,81, ocak ayında ise 11,10'du.
Onca zamma, akaryakıta, elektriğe ve diğer ürünlere gelen fiyat artışına rağmen mayıs ayında enflasyon bir önceki ay yüzde 7,25 iken bir anda yüzde 2,98'e düştü TÜİK'in hesaplamasına göre…
İstanbul Ticaret Odası'nın mayıs ayı için ölçtüğü İstanbul Geçinme Endeksi'nde fiyat artışının yüzde 5.84 olarak açıklandığı günün ertesinde, ENAG Grup'un ölçtüğü mayıs ayı fiyat artışı yüzde 5.46 olmasına rağmen…
Sıra TÜİK'in verilerine geldiğinde TÜFE artışı yüzde 2.98 olarak yayımlandı.
Üstüne üstlük TÜİK'in yıllık enflasyonu yüzde 73.5, İTO'nun İstanbul Geçinme Endeksi yüzde 87.3, ENAG ise yüzde 160.7 oranında.
Bu işte bir tuhaflık olduğu ortada. Çünkü durum böyleyken kimse inanmadı, inanamadı bu son enflasyon rakamına…
Bir hatırlatma yapayım; TÜİK'in enflasyon rakamını belirlemekte kullandığı bir 'enflasyon endeks sepeti' var. Her yıl aralık ayında, ağırlığı artan mal ve hizmetler endeks sepetine eklenirken, ağırlığı azalan ürünler ise sepetten çıkartılıyor. Bu nedenle, TÜFE sepetinde yer alan ürünlerin sayısı her yıl değişim gösteriyor.
Geçen yıl sonunda yapılan güncellemede sepetten çıkan maddeler mısırözü yağı, diğer bakliyat (kuru barbunya), kayısı, kiraz, yeşil soğan ve kanepe (üçlü) olarak belirlenmişti örneğin…
Bunun yanı sıra, önemli bir değişiklik daha yapıldı. "Elektrik ücreti", "sigara", "otomobil (dizel)", "otomobil (benzinli)", "otoban geçiş ücreti", "şehirlerarası tren ücreti", "cep telefonu görüşme ücreti", "sıcak içecekler (servis edilen)", "magazin ve dergi", "yurt içi bir hafta ve daha fazla süreli turlar" ve "otel ücreti" maddeleri altında kapsanan madde çeşitleri değiştirildi ve madde çeşit ağırlıkları güncellendi.
Bu durum, kalem kalem ürün takibini zorlaştırmasının yanında, şeffaflığı yok ettiği eleştirilerine neden oldu.
Böyle bir güvensizlik zaten mevcutken, şimdi önümüzdeki ay yani her temmuzda olduğu gibi memur, emeklilere yasal olarak verilmesi 'zorunlu' olan -enflasyon farklarının verilmesi 'müjde' değildir, yasal olarak verilmesi zorunluluktur- 'enflasyon farkları'nın kaç lira olacağını belirleyen haziran ayı enflasyon oranı da belli olacak.
Böyle bir atmosferde, her altı ayda bir, enflasyon oranının TÜİK tarafından 'bileisteye' düşük gösterildiği iddiaları öyle yenilir yutulur gibi değil. Her bir eksik tutulan rakam, emekçinin, emeklinin, memurun, dar gelirlinin rızkını kesmek ya da 'hakka girmek' anlamına gelir ki, bu dünyada da öte dünyada da vebali ağır olur.
Hele ki Türkiye'nin tekrarlanan hatalarla, “enflasyon-devalüasyon” sarmalına çoktan girdiğini yedi düvel bilirken enflasyon rakamlarıyla oynamak, ekonomiye olan güvensizliği daha da derinleştirir.
Ekonomide de 'şeffaf' olmakta her zaman fayda vardır. Güven yitirilirse, kamyon uçurumdan aşağı uçar. Benden söylemesi!