Samsunlular, 2015 yılında inşa edilen Kurupelit Körfezi’ndeki yat limanının, deniz suyu sirkülasyonu sağlanamaması gerekçesiyle doldurulacağını yaklaşık iki hafta önce bu köşeden öğrenmişlerdi.
O tarihten itibaren, kamuoyunun dikkati de bu yat limanına çevrildi. Kentte bazen fısıltı halinde, bazen toplantılarda açık açık bu konu konuşulmaya başlandı.
12 Ekim'de yapılacak olan ve limanın doldurulmasına yönelik maliyet hesaplamasını da kapsayan etüt ihalesi öncesinde, hemen hemen herkes limanın doldurulmasının 'doğru olmayacağı' yönünde görüş belirtmeye başladılar.
Hatta AK Parti İl Başkanlığı da bu konuyla ilgili hem konunun uzmanları hem de ilgililerle bir toplantı düzenleyerek, yat limanının doldurulmasının 'fizibilite' olup olmadığı yönünde bir rapor hazırlanmasını bile istedi.
İlgilenenlerin bildiği gibi yat limanındaki temel sorun; giriş ağzının yanlış planlanması nedeniyle deniz hareketleri sonucu kum toplaması, bu nedenle de işlevselliğini yitirmiş olması.
Bir de hemen yandaki ırmağın getirdiği birikintilerin limana dolması sonucu ve deniz yüzeyinin yosunlarla kaplanması yüzünden çıkan koku sorunu var.
Yat limanı ile ilgili düşüncelerini aktarmaya başlayan uzmanlar da, dolgunun yanlış olduğunu, kuzey kısmındaki mendirek kaldırılarak sirkülasyon sağlanmasını, buradaki malzeme kullanılarak da 'ada' oluşturulmasını öneriyorlar.
Ne kadar rağbet görür bilmiyorum ama dikkate alınmaya değer bir öneri gibi görünüyor.
Bana göre aslında olması gereken DLH'nin yeniden devreye girerek, buradaki en uygun çözümü bulması…
Öte yandan bu yat limanının doldurulmasının devlete, doldurma maliyeti dışında çok daha büyük bir yük getireceği de ortaya çıktı.
Bilindiği gibi yat limanı ve çevresi hem Samsun turizmi hem de bölgedeki inşaat artışı açısından son yıllarda büyük bir hareketliliğe sahne oldu.
Yat limanı çevresinde lüks binaların yapımı hızlandı, buna bağlı olarak ekonomik durumu iyi olan vatandaşlar bu bölgede 1 milyon TL'ye kadar varan fiyatlarla konut sahibi oldular.
İşte zurnanın zırt dediği yerde tam da burası.
Yat ve deniz manzaralı lüks bir evi 1 milyon TL'yi bulan bir rakamla almışsınız, bir değişiklik yapılıyor ve koskoca yat limanı dolduruluyor. Yatırımınız bir anda adeta pul oluyor.
İmar kanununun ilgili maddesine göre böyle bir durumda çevredeki binaların değerinin, değişiklik sonrasında önceki değerinden az olmaması gerekiyor. Aksi taktirde; böyle bir durumda hak kaybına uğrayan mülk sahiplerinin bu değişikliği yapan kuruma, konutlarının değerinin düşürüldüğü gerekçesiyle dava açma hakları var.
Düşünsenize yat limanı çevresinde ve yanındaki onlarca hak sahibinin, bu yat limanının doldurulmasından dolayı Ulaştırma Bakanlığı'na dava açtıklarını ve kazanmaları halinde devletin ödeyeceği tazminatı.
Bunun bir örneğini yıllar önce yine Samsun'da, Canik'te yaşamıştık. Canik'te yapılan katlı viyadüğün konutlarının değerini düşürdüğünden şikayetçi olan birçok vatandaş dava açmış, bu davaları kazanınca da devlet hak sahiplerine binlerce lira tazminat ödemek zorunda kalmıştı.
Kurupelit'teki rant değerini düşündüğümde, ödenecek tazminatların ne meblağa ulaşabileceğini doğrusu düşünmek bile istemiyorum.
Umarım 12 Ekim'de yapılacak etüt ihalesinden sonra bu limanın doldurulması fikrinden vazgeçilerek, teknik olarak doğru çözüm bulunmasına yönelik bir çaba içerisine girilir.
İçinden geçtiğimiz bu zor dönemde, kimsenin böyle bir çılgınlığa kalkışmayacağını umut ediyorum.
Ne de olsa aklın yolu bir.
Merak etmeyin bu şehirde bilirkişiler belediye aleyhine karar vermezler. Çünkü belediye sürekli müşteridir onlar için. Hatta değeri artmış süz üste para ödeyeceksiniz diye rapor verirler.