TBMM'de geçen hafta; yargı süreci hala devam etmesine rağmen, biran önce üretime geçmesi için bu kentin bütün yetkililerinin elinden geleni ardına koymadığı Çarşamba'daki biyokütle enerji santrali vardı.
CHP'nin verdiği biyokütle enerji santrali başta olmak üzere, Çarşamba Ovası'nın maruz kaldığı kirlenme ve tarımsal niteliğini kaybetme riskinin bütün yönleriyle incelemesi ve alınması gereken önlemlerle ilgili Meclis Araştırma Önergesi konuşuldu.
Muhalefete mensup milletvekilleri, bu santralin Çarşamba Ovası'na ve Samsun'a nasıl bir zarar vereceğini anlatmaya çalıştılar ama nafile hem iktidar milletvekilleri hem de ittifakın küçük ortağını bir türlü ikna edemediler.
Önerge reddedildi.
En çok da iktidar partisine mensup, 'bu yörenin çocuğu' olan milletvekilinin sözleri konuşuldu.
Dedi ki;
"Muhalefetin iddiaları bilimsel veya teknik verilere dayanmıyor. Santrale karşı çıkanların iplerinin ucu, ülkemizin kalkınmasını istemeyenlerin ellerinde. Santralin kurulu olduğu arazi, toprak koruma kurulu tarafından, tarım dışına çıkarıldı. Santralde fosil yakıt, lastik, çöp, plastik veya herhangi bir atık kullanılmayacak, tamamen tarımsal atıklar (ağaç kökü, ağaç, fındık kabuğu vb.) yakılacak."
Hatta daha da ileri gitti: "Kontrolsüz anız yakma yerine çiftçiler atıklarını santrale satarak, yıllık ortalama 100 milyon TL ek gelir elde edecekler. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, tarafından Abdal Irmağı’na bırakılan sudan alınan numunelerde, suyun deşarj noktasında daha temiz olduğu ispat edildi, balık yaşamı için çok elverişli bir su olduğu da ispat edildi."
Bu yörenin insanı olduğunu söyleyen bir milletvekili, milletin kürsüsünde, milletin gözünün içine baka baka işte böyle savundu o santrali…
Durum gerçekten böyle mi, bu santral aslında çok yararlı da muhalefet 'sırf istemezük' anlayışıyla mı karşı çıkıyor diye şüpheye düşüyor insan.
Ben de merak ettim; Bakanlığın 'ÇED gerekli değildir' kararının iptali için açılan davada bilirkişi heyetinin daha birkaç gün önce tamamladığı raporu inceledim. Ne diyor o bilirkişi raporu bakalım;
-Biyokütle yakımı sonucu dış ortama verilecek hava ve su kirleticileri, yöredeki hayvan popülasyonlarını olumsuz etkileyecek.
-Yer altı ve yer üstü sularının kullanımıyla kirlenmiş ve sıcaklığı artmış suyun Karadeniz'e salınması ile denizdeki canlılar ve fauna olumsuz etkilenecek.
-Tesisin yöredeki hava kalitesinde meydana getireceği etkilerin analizi yeterli değil, ÇED yapılması gerekli.
-Proje tanıtım dosyasında belirtilen günlük kullanılacak miktar olarak belirtilen 1559.5 ton suyun tankerler vasıtası ile Samsun Büyükşehir Belediyesi içme suyu şebekesin karşılanmasının gerçekçi ve doğru değil. Bu su, bölgedeki kuyulardan sağlanır ise, tarıma büyük zarar verir.
-Santralin atık suyunun nereye salınacağı belirsiz. Ne proje tanıtım dosyasında ne de başka bir yerde belli değil.
Bilirkişi raporunda en dikkat çekici bölüm ise iktidar milletvekilinin iddia ettiği, anız yakımı yerine santrale verilecek atıklar ile yöre halkının yıllık 100 milyon TL gelir elde edileceği iddiası.
Bilirkişi raporu diyor ki;
"Karadeniz Bölgesi'nde İç Anadolu Bölgesi'nden farklı olarak, anız yakma olayı gerçekleşmiyor. Zaten fındık tarımı yapılan arazide anız yakmak hayatın olağan akışında mümkün değil."
Buyurun buradan yakın!
Bilirkişi raporunda belirtilen tespitlerin çok küçük bir bölümünü, bu köşeye taşıyabildim. İsteyen ilgililerden alıp, bütün detaylarını öğrenebilir.
Sonuç olarak, sayın vekilin iddia ettiği, "Eleştiriler, bilimsel veya teknik verilere dayanmıyor" sözlerinin altının tamamen boş olduğunu görüyorsunuz.
Bir de Abdal Irmağı'na boşaltılan suyla ilgili numune konusu var. Test sonuçlarını ben görmedim ama atık su, kaynağından bile temiz diyor sayın vekil.
Öyle bile olsa konumuz o değil ki. Santralin suyunun o ırmağa akıtılması yanlış olan. Bununla ilgili izin kimden, nereden alınmış. Projesi, onayı nerede?
Sonuç olarak; bir bardak suda fırtına, kopartılmıyor; Bütün eleştiriler tam aksine; bilimsel ve teknik verilere bilgilere dayanıyor. Üstelik tek bir kişinin değil, alanında uzman bilim insanlarının tespitlerine dayanıyor.
Bence bilirkişi raporunu biran önce okuyun. Okuyun da hani o hep söylediğiniz, "O bölgenin ve mahallenin evladıyım' sözünüzün hakkını verip, bu santralin karşısında durun" derim sayın vekil.
Yemek yediği tasa pisleyen nankörler. Biz burada nefes alamıyoruz. Santralin yakınındaki insanlar boğuluyor. İnekler gürültüden süt vermiyor. Abdal deresini zehirliyor lar. Bunların teşviği bir an önce kesilmeli.