İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun tutuklanması, buna karşı yürütülen barışçı protesto gösterilerine polisin sert müdahalesi ile devam eden sürecin sadece ekonomide değil, yurt dışında da özellikle Avrupa'da da etkileri görülmeye başlandı.
Oysaki ki ABD'de Trump yönetiminin Avrupa savunmasından elini çekme, Rusya ile yakınlaşma stratejisi kapsamında, AB açısından Türkiye'nin yıldızı parlamaya başlamıştı.
Bu yöndeki ilk adım Avrupa Parlamentosu'ndan geldi örneğin. Avrupa Parlamentosu-TBMM karma parlamento grup toplantısı, Avrupalı vekillerin aldığı bir kararla iptal edildi.
Türkiye'nin de kurucu üyelerinden olduğu Avrupa Konseyi ise, bir heyet oluşturup Silivri cezaevinde İmamoğlu'nu ziyaret etme planlarına başladı.
Almanya'da CHP'nin Sosyalist Enternasyonel'deki kardeş partisi SPD milletvekilleri tam kadro, parlamento bahçesinde Türkçe ve Almanca "İmamoğlu yalnız değildir" yazılı bir pankartla poz verdiler.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, İngiltere, vatandaşlarına Türkiye’ye gitmemelerini tavsiye eden seyahat uyarısı yayınlandı.
Birleşik Krallık Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi (FCDO), İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından İstanbul ve diğer Türk şehirlerinde artan huzursuzluk nedeniyle İngilizlere “Türkiye’nin herhangi bir yerine seyahat etmemeleri” uyarısında bulundu.
Alman hükümeti de vatandaşlarını gösterilerden ve büyük insan topluluklarından kaçınmalarını ve bunları çevreleyen bölgelerde son derece dikkatli olmalarını tavsiye etti.
Bu gerginliklerin, gözaltıların devam etmesinin Türkiye'nin aleyhine olacağı şimdiden anlaşılıyor. O yüzden bir an önce hukuka dönüş başlamalı, protesto hakkını kullanan öğrencilerimiz ve her yurttaşımız serbest bırakılmalıdır.
Savcılarımızın kanunlarımıza göre serbest bırakma yetkisi var. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 103/2 maddesindeki bu yetki, tutuklu bazı gazetecileri için uygulandı ve serbest kaldılar.
Aynı madde protestocular içinde uygulanmalı.
Türkiye’nin geleceği için, özgürlükler ülkesi olabilmesi için ekonominin rayına oturabilmesi için birinci meselesi hukuktur.
***
Bakın hepimiz aylardır Çinli otomotiv devi Chery’nin Samsun'a yapacağı söylenen yatırımını konuşuyoruz.
Hatta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bu hafta gerçekleştirilen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, Chery'nin Samsun'da kuracağı tesis yatırımı için Chery International CEO'su Zhang Guibing'e teşekkür belgesi de verildi.
‘2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi ile Büyük Ölçekli Sanayi Yatırımları Tanıtım Programı’nda açıklanan detaylara göre, "Chery paydaşları", Samsun'da yıllık 200 bin kapasiteli, yeni nesil elektrikli araçlar ve parçalarının üretimini gerçekleştirecek tesislerle mobilite teknolojilerine yönelik AR-GE merkezi kuracaklar.
Toplam 1 milyar dolar olması hedeflenen yatırımlarla 5 binden fazla kişiye istihdam sağlanaceğı, bu yatırımların mobilite teknolojilerine yönelik AR-GE merkezi ile destekleneceği belirtiliyor.
Ama dikkat edin! Açıklanan detaylarda yatırımı yapacak olanın, Chery değil "paydaşları' olduğu belirtiliyor.
Bu arada uluslararası haber ajansı Reuters'in konu ile ilgili haberinde ise hem Chery cephesinin hem de Sanayi Bakanlığı'ndan yetkililerin yaptığı açıklamalara yer verildi.
Buna göre, Chery'den üst düzey bir yetkili, "Chery'nin Türkiye'de fabrika kurma planı yok. Türkiye'deki işimizi genişletmek için üçüncü bir tarafla ortaklık arıyoruz" şeklinde açıklamada bulundu.
Ayrıca, yine Reuters'in Sanayi Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberinde de söz konusu yatırımın doğrudan Chery'nin kendisi tarafından değil, Chery'nin ortakları tarafından yapılacağı vurgulandı.
Reuters'a konuşan Sanayi Bakanlığı yetkilileri, "1 milyar dolara ulaşması planlanan elektrikli ve hibrit araçlar ve parçaları için Samsun'da yapılacak üretim tesisi yatırımı Chery ortakları tarafından gerçekleştirilecek" diyorlar.
Bunlar oldukça çelişkili açıklamalar. Türkiye’de son günlerdeki gelişmeleri dikkate aldığımızda Chery’nin bu şartlarda yatırımcı ortak bulmasının ben çok da kolay olabileceğini düşünmüyorum.
İnşallah bulurlar ama yukarıda da söylediğim gibi, Türkiye’nin birinci meselesi hukuktur.
En acil meselesi hukuktur.
En büyük meselesi hukuktur.
Ertelenemez meselesi hukuktur!