Markette kilosu 18, bir dilimi fiyatı ise 20 TL.
Pazarda dilimini 15 TL'ye satan da var.
Tamamı yaklaşık 200-250 TL’ye tekabül ediyor.
Durum böyle olunca millet de alamıyor.
O yüzden vatandaş da artık dilim dilim alıp evlerine götürebiliyor karpuzu…
Bunu bile alamayanlar var. Onlar da sadece uzaktan seyrediyor dilim dilim karpuzları…
Daha kötü manzaralar da var.
Daha geçen gün Samsun'da, bir restoranın açılışa özel yaptığı 1 TL'ye et döneri alabilmek için vatandaşlar metrelerce kuyruk oluşturdu.
“Ya vicdansızlık yapma, ne aç kaldın? Aç kalan falan yok.
Yeter ki bu noktada dürüst ol, samimi ol” deniliyor ya hani; sanırsınız ki bu kuyruğa girenler de 'aç'.
'Vicdansızlık yapıyorlar' işte.
İroni bir tarafa, bütün bu manzaralar gösteriyor ki hem enflasyonu hem de bütçe açığını patlatan yanlış politika, 6 ayda artık çökmüş durumda.
Enflasyon 3 haneye koşuyor, Merkez Bankası hala faizi yüzde 14’te tutuyor.
Asgari ücret, açlık sınırının 1.764 TL altında,
200 TL (en büyük banknot) 4 kg biber etmiyor, fırınlarda bayat ekmek satılıyor, gıda enflasyonunda Avrupa 1.’siyiz, iğneden ipliğe her gün zam geliyor, maaşlar her geçen gün eriyor.
Sonuç; 'bütün kötülüklerin anası' faizi düşürme takıntısıyla yaratılan çalkantının, ekonomideki semptomları her geçen gün büyüyor, hastalık ekonominin her kalemine ye sirayet ediyor.
Faizi düşürerek sürdürülebilir bir büyüme ve istihdam artışı sağlanacağını sananların, paramızın değerini dibe çeken, enflasyonu patlatan, geçim zorluğunu olmadığı kadar yükselten bir ekonomi politikası 6 ayda bizi bu noktaya getirdi.
Benim merak ettiğim, bu tablodan nasıl çıkacağımız...
Sorulması gereken asıl soru ise; bu 'yakıcı' durum daha ne kadar sürdürülebilir?
Dilim karpuza kadar düştüğümüze göre, çok fazla zamanımız kalmamış olsa gerek!