Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı ve yıllık enflasyon oranını açıkladı.
Benim tahminim yıllık enflasyonun yüzde 30'un biraz üzerinde çıkmasıydı ama çok daha kötü bir rakamla karşı karşıya kaldık.
Aralık ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) bir önceki aya göre yüzde 13,58 arttı. Yıllık bazda ise yüzde 36,08'e yükseldi.
Bu oran AK Parti'nin iktidara gelmesinden sonra 2002 yılından bu yana gördüğümüz en yüksek enflasyon oranı.
TÜİK'in enflasyon rakamlarını incelediğimizde en çok fiyat artışı ise ulaştırma, gıda, alkolsüz içecekler ve ev eşyası grubunda.
Ulaştırmada yüzde 53,66, gıdada ise yüzde 43,80 gibi bir enflasyon oranıyla karşı karşıyayız.
Bunun anlamı çarşı, pazarda yani mutfağımızda hissettiğimiz asıl enflasyon oranı yüzde 50'ye dayanmış durumda.
Son 19 yılın zirvesine ulaşan bu enflasyon oranı, üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki makasın da artık iyice açıldığını gösteriyor.
Asıl önemlisi ise enflasyon rakamları 'yeni ekonomi modeli'ne ilişkin eleştirileri de haklı çıkarmış oldu.
'Faiz neden enflasyon sonuç' anlayışı sonrasında Merkez Bankası politika faizini düşürdükçe, enflasyon canavarı da azdıkça azdı. Ekonomide beklenen bir sonuçtu bu.
Ben aslında bundan sonrası için endişeliyim. Çünkü aralık ayındaki kur artışının aralık enflasyonundaki etkisi nispeten daha az oldu. Hani marketler günde 4 kez etiket değiştirmişlerdi işte o günlere denk gelen kur artışının esas etkisinin ocak ve şubat ayı enflasyonlarında kendisini hissettireceğini düşünüyorum. Bu durumda da önümüzdeki aylarda enflasyon yüzde 40'ı bile geçebilir.
Üstelik bu enflasyon oranına asgari ücret ve maaşlardaki artışın yanı sıra, yılbaşı gecesi elektrik, doğal gaz ve akaryakıta yapılan zamlar da henüz yansımamış durumda.
Buna bir de Üretici Fiyat Endeksi ile TÜFE arasındaki yüzde 43,8'lik farkı eklerseniz durumun ne derece ciddi olduğunu görürsünüz.
Önümüzdeki süreçte ucuz faiz ile desteklenen krediler, kurdan gelecek gecikmeli etkiler ve ücret zamları ile 2022'nin ilk çeyreğinde enflasyonist baskılar daha da artacaktır.
Bizim gibi hem enflasyon hem de cari açık sorunu olan bir ülkenin yapması gereken ‘Enflasyonu bir kenara bırakmak' ama "faizi düşük tutmak" değildir.
Yazılı durumdaki tüm ekonomi prensiplerinin, bizim durumumuzdaki ülkelere önerisi; enflasyonu düşürmek için gerekli olan yüksek faizin sermaye girişlerini tetiklememesi için makro önlemleri ya da sermaye girişini azaltacak tedbirleri almasıdır.
Gelelim memur ve emekli maaşları ile SSK emekli maaşlarına ilişkin artışlara?
Böyle yüksek bir enflasyon karşısında bu artışlar neye çare olacak? Bakın asgari ücret daha kimsenin eline geçmeden, bu enflasyon karşısında eridi.
Sonuç olarak enflasyonu düşürmediğiniz sürece;
Fakiriz, fakirsin, fakirsiniz!