Ne yazık ki son yıllarda 'enflasyon' hedefimizi tutturamıyoruz.
2017 yılına kadar işler yolundaydı. Makul bir seviyeyi yakalayabiliyor hatta hedefin aşağısını bile tutturabiliyorduk. O yıllarda Kemal Derviş'in 2001 krizi sonrasında devreye koyduğu ekonomik plan harfiyen uygulanıyordu çünkü…
Ancak 2017 yılı ile birlikte belirlediğimiz enflasyon hedefine bırakın yaklaşabilmeyi, uzağından bile geçemez hale geldik.
Rakamlar yalan söylemiyor, Merkez Bankası'nın bizzat kendi verilerine BAKIN;
2002'de enflasyon hedefi yüzde 35- gerçekleşen yüzde 29,7, 2003'te hedeflenen yüzde 20-gerçekleşen yüzde 18,4, 2004'te hedeflenen yüzde 12- gerçekleşme yüzde 9,3, 2005'te hedeflenen yüzde 8- gerçekleşme yüzde 7,7, 2006'da hedeflenen yüzde 5- gerçekleşen yüzde 9,7, 2007'de hedeflenen yüzde 4-gerçekleşen yüzde 8,4, 2008'de hedeflenen yüzde 4- gerçekleşen yüzde 10,1, 2009'da hedeflenen yüzde 7,5-gerçekleşen yüzde 6.5, 2010'da hedeflenen yüzde 6,5- gerçekleşen yüzde 6,4, 2011'de hedeflenen yüzde 5,5-gerçekleşen yüzde 10,4, 2012'de hedeflenen yüzde 5-gerçekleşen yüzde 6,2, 2013'te hedeflenen yüzde 5- gerçekleşen yüzde 7,4, 2014'te hedeflenen yüzde 5-gerçekleşen yüzde 8,2, 2015'te hedeflenen yüzde 5-gerçekleşen yüzde 8.8.
Ve enflasyon tahminimizi doğruya yakın yapabildiğimiz 2016 yılı; Hedeflenen enflasyon yüzde 5, gerçekleşen yüzde 8.5.
2017 yılından itibaren ise hedeflenen enflasyon oranı ile tutturabildiğimiz enflasyon oranı arasındaki makasın giderek açıldığı yıllar başlıyor.
2023 yılına kadar hedeflediğimiz yılsonu enflasyon oranının 'YÜZDE 5' olarak belirlendiğini hatırlatarak, bu yıllarda gerçekleşen yıl sonu enflasyon oranları ise şöyle;
2017 yılında yüzde 11,92,
2018 yılında yüzde 20,30,
2019 yılında yüzde 11,84,
2020 yılında yüzde 14,60
ve 2021 yılında yüzde 36,08.
2022 yılının mayıs ayı itibariyle yine 'yüzde 5'lik enflasyon hedefine karşılık TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı ise bildiğiniz gibi yüzde 73,50.
Benim de içinde bulunduğum yaş grubu ve üzerindekiler için 'enflasyonla yaşamak' yeni bir şey değil. Sevimsiz, eski bir hatıranın 'tekrarı' gibi bir şey...
Ama genç nesiller, moda deyimiyle Z kuşağı için öyle mi?
Büyük bir şaşkınlık ve mutsuzluk içerisindeler. Yapılan anketleri ve röportajları izlediğinizde, gençlerin mutsuzluğunu, hayat pahalılığı karşısında isyanını çok net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Durum artık, mevcut iktidara destek verenlerin sıklıkla dile getirdiği 'elindeki cep telefonu kaç lira' durumuyla bile atlatılamayacak bir halde.
Her ne kadar büyüklerimiz, kimsenin ne anlama geldiğini anlamadığı 'enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı var' deyip bizleri acı acı gülümsetse de 'faiz sebep enflasyon sonuç' modeline dayalı 'muhteşem' ekonomi modelimiz' ile bu yıl sonunda da yüzde 5'lik enflasyon hedefini tutturmak hayal bile değil.
Türkiye’de son dönemde, ekonomi politikası yanlışları, isteyerek bilerek yapılan politika tercihleri şunu getirdi: Israrla enflasyonun altında tutulan bir faiz, patlayan bir döviz kuru, patlayan hammadde ve enerji fiyatları, yüzde 100’leri aşan maliyetler.
Bunun hane halkına yansıyan faturası, 'yüksek tüketici enflasyonu'.
Enflasyonun ne ölçüde yıkıcı olabileceğini bizim kuşağımız çok iyi biliyor. Çünkü daha önce ‘tattık' ve enflasyonun getirdiği yoksullukla tanıştık.
Üzülerek söylüyorum ki bu yoksunluğu deneyimlemek sırası şimdi de ‘Z’ kuşağında…
Onlar kendilerine dayatılan bu yoksulluğa bizim jenerasyon gibi razı olup, sabır gösterirler mi?
Hiç sanmıyorum!