Çalıştığım gazete ve diğer medya kuruluşlarında, patronlarımla aram çoğu zaman iyi olmamıştır.
Kişisel bir sorundan değil, haberlerden kaynaklı.
Hele de patron gazeteci değilse, vay halinize...
Haberinizi sansürlemek ister, müdahale etmek ister. Bir türlü anlatamazsınız derdinizi. Üstelik bir de size gazetecilik öğretmeye kalkar.
30 yıllık meslek hayatımda neler neler gördüm, yaşadım ben bilirim.
Ama bazıları da vardır ki haberinizin arkasında durur, müdahale etmek isteyen siyasi, kamu hangi güç varsa onlara canla başla karşı durur.
İşte bunlardan birisi de Gazete Gerçek'in patronu Hayati Kaynar.
Öyle patrona 'güzelleme yapıyorum' falan da zannetmeyin; "Yazdığın bu yazıyla, istifa mektubunu verdin galiba" demişliği, 'şimdiye kadar yaptığın çalışmalardan dolayı teşekkür ederiz' diyerek yol vermişliği bile vardır.
Şaka bir tarafa bu santral meselesinde, Hayati Kaynar'ın Genel Yayın Yönetmenliğindeki Gazete Gerçek, gerçekten de harika bir iş çıkardı, iyi bir gazetecilik yaptı.
Onca baskıya, açılan davalara, araya hatırlı kişileri sokup yapılan hukuksuzlukların yazılmaması, göz ardı edilmesi ricalarına rağmen…
Bütün bunları şunun için yazdım. Biliyorsunuz Çarşamba Biyokütle Enerji Santrali’ne yönelik haberlerde, yöre sakinlerinin ve çevrecilerin taleplerini dile getirmede, şirketin ve santral savunucularının ipliklerini pazara çıkarmada, yaptıkları bütün hukuksuzlukları kamuoyuna duyurmada Gazete Gerçek her zaman başı geçti.
Bunun karşılığında mahkemelerde dava üstüne dava açıldı. Gazete Gerçek'i susturmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaya çalıştılar.
Bu konuda en son dava gazetenin Yazı İşleri Müdürü Tolga Birgücü'nün 'Ova katliamı' manşetiyle çıkan haberine açılmıştı.
Bu davadan çıkan karar aslında, basın ve ifade özgürlüğünün önemini açıkça ortaya koyması bakımından tüm Türkiye'ye emsal teşkil ediyor.
Alınan kararda; Türkiye ve dünya genelinde basın özgürlüğü üzerindeki baskılara yer verilirken, yapılan inceleme sonucunda Gazete Gerçek’in basın özgürlüğü ve haber verme ilkeleri doğrultusunda hareket ettiğine işaret edilerek, ‘yalan haber’ veya ‘iftira’ya dair bir herhangi suç unsuru bulunmadığına işaret edildi.
Mahkeme kararında yer alan benim de en çok önemsediğim cümleler ise şunlardı;
"Basın hürdür, sansür edilemez. Bir gazetecinin, bir başkasının ileri sürdüğü bir iddianın yayılmasına yardım ettiği için cezalandırılması, basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına katkısını ciddi biçimde engeller."
Samsun'da birçok basın kuruluşunun reklam anlaşmaları karşılığında gerçekleri yazmaktan uzak durduğu, mesleğin asıl anlamından uzaklaşarak ticarileştirdiği bu dönemde, çevre konusundaki duyarlı haberlerinden dolayı Gazete Gerçek'in Genel Yayın Yönetmeni Hayati Kaynar, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ersin Sarıalioğlu'nu ve tüm çalışanlarını kutluyorum.
Ne demişti ustalar;
"Gazeteciysen boyun eğmeyeceksin, boyun eğeceksen gazeteciyim demeyeceksin!"