Bahar yağmurlarından önce, zam yağmurlarına yakalandık.
Bir taraftan korona virüs salgının yarattığı ekonomik tahribat diğer taraftan dört bir yanımızda devam eden savaşlar derken zaten ağır bir ekonomik gidişat karşısında bütün iktisat kurallarını hiçe sayarak, 'faiz sebep enflasyon sonuç' anlayışıyla hayata geçirdiğimiz, milli ekonomik modelimiz ile mart ayını da bitirip nisan ayına girdik.
Ve dün itibariyle mart ayı enflasyon verileri açıklandı. Beklentiler şubat ayında yüzde 54,44 olan yıllık enflasyonun yüzde 60,95'e yükselmesiydi.
Fakat bu beklentinin çok daha üstünde bir enflasyon rakamıyla karşı karşıyayız.
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), martta geçen yılın aralık ayına göre yüzde 22,81, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 61,14 yükseldi.
Açıklanan bu enflasyon oranı TÜİK'e ait. ENA Grup'un araştırmasına göre ise; vatandaşın hissettiği enflasyon; yüzde 142.63.
Biz yine TÜİK’in rakamlarına dönelim. Üretici enflasyonunda durum daha da kötü çünkü. ÜFE, aralık 2021'e göre yüzde 29,31, geçen yılın mart ayına kıyasla yüzde 114,97 artmış durumda.
Dün açıklanan diğer bir veri de nisan ayı kira artış oranıydı. Buna göre nisan ayı kira artış oranı yüzde 29,88 oldu.
Yani 2 bin lira kira ödeyen bir vatandaşın kira artışı, 597 lira oldu.
Sonuç olarak; mart ayı enflasyonunun yüzde 60'ı geçmesiyle birlikte artık 'hiper enflasyon' dönemine de girmiş olduk.
Aslında hiper enflasyon, enflasyonun yüzde 40'ı aştığı durumlarda kullanılan bir ifade ama biz nedense bir türlü 'hiper enflasyon' lafını söyleyemiyorduk. Mart ayında yüzde 61'i geçen enflasyonla birlikte artık söylenemeyecek bir hal kalmadı, resmen 'hiper enflasyon' günleri de başlamış oldu.
Ücretler, maaşlar, yevmiyeler, alacaklar, bir türlü önüne geçilmeyen, durdurulamayan zamlar karşısında üç ayda adeta tuzla buz oldu.
Ekonomistler, satın alma gücünün yaklaşık dörtte birinin eridiğini belirtiyorlar.
Son 20 yılda böylesine hızlı bir kayba tanık olmamıştık.
Üstelik bu gidişatın nisan ayında daha da artarak devam edeceği ortada. Türkşeker'in 31 Mart'ta KDV dahil kilogramı 5,96 TL’den satılan kristal şekerin fiyatını yüzde 31 artırarak 7,80 TL’ye çıkarması, yine raf garanti sistemi kapsamında perakende sektörüne sağlanan 5 kilogramlık toz şekerin fiyatı 45 TL’den 55 TL’ye çıkması,
1 Nisan itibariyle çiğ süte, 4 ay aranın ardından yüzde 21,2 oranında yapılan zam,
Süte gelen zamla birlikte peynir, kaşar, tereyağı ve yoğurt gibi ürünlere yapılan zamlar,
En çok da enerji fiyatlarına yapılan zamlar...
Doğal gaz, son gelen zamla birlikte bir yıl içerisinde fiyatını neredeyse ikiye katlamış durumda. 1 Nisan’da BOTAŞ doğalgaz fiyatlarına konut kullanımı için yüzde 35, elektrik üretimi için 44,30 ve elektrik üretimi dışında kullanım için yüzde 50 zam yaptı.
Böylece doğal gaz fiyatları son bir yılda santrallerde yüzde 638, sanayide yüzde 549 ve konutlarda yüzde 93 zamlanmış oldu.
Yapılan bu son zamlar ise nisan ayı enflasyonunda kendisini gösterecek.
Doğal gaza yapılan zam sert kış mevsiminin bitmesiyle konutlarda çok fazla hissedilmeyecek olsa da elektrik ve sanayi üretimine doğrudan yansıyacağı için hayat pahalılığı devam edecek.
'Faiz sebep, enflasyon sonuç' anlayışına karşı geliştirdiğimiz yeni ekonomi sistemi sayesinde, geldiğimiz son durum işte budur.
Gözümüz aydın 'Milli bir hiper enflasyon' dönemine girdik.
Ve asıl acı olan yetkililerin bunu dış etkenlere bağlaması, hiç bir önlem almaması.
Yazık bu ülkeye, yazık bu halka!
Uçacaktık. Sanırım hiper enflasyon stratosferin bir katı.