Sevdiğim şairlerden Şükrü Erbaş, artık insani sınırları zorlayan şahit olduğumuz tüm olumsuzlar karşısında,
"Bir çürümenin ortasında
Utancımıza tutunmuş
İyi şeyler düşünerek
Yaşamaya çalışıyoruz” diyor.
Sanki bu dizeler, 8 yaşındaki Narin Güran ve katledilen onlarca çocuk cinayeti sonrasında hissettiklerimizi en iyi bu dizeler anlatıyor.
Küçük Narin'in katledilmesi sonrasında televizyonlarda, açık oturumlarda, tartışma programlarında söylenmedik söz, ahlak sınırlarını aşan konuşulmadık konu kaldı mı bilmiyorum.
Neredeyse Türkiye'nin ahlaki tüm sorunları bu küçük çocuğun katledilmesi sonrasında zeytinyağı gibi suyun üzerine çıktı adeta.
Saklanan, üstü örtülen, konuşulmayan tüm arızalarımız artık saklanamaz oldu, üstü örtülemez hale geldi. Tıpkı turnusol kağıdı gibi, şeffaf bir giysi gibi, tüm ayıplarımız ayan beyan görünür hale geldi.
Çocuklara yönelik cinsel istismardan tutun da, ensest dediğimiz aile içi ensest rezaletine, eşler arasındaki sadakatsizliklerin bir çocuğun hayatına mal olacak kadar neden olduğu çürümüşlüğe, bir köyün nasıl bu kadar zenginleşebildiğine, mafyavari silahlanmaya, toplumda bu çağda hala devam eden feodal ilişkilere, kadınların hala erkekler karşısında sindirilen, korkutulan bireyler olarak görülmesine, hayvanlara yönelik cinsel şiddete, yoksulluğun ya da ekonomik sorunların bir insanı nasıl cani bir insan haline getirebildiğine (amcaya yardım eden itirafçı örneğinde olduğu gibi) kadar..
Dedim ya bütün ahlaki sorunlar belirgin ve görünür hale geldi. Biz nasıl bu hale geldik.
Bu saydıklarım içerisinde sadece çocuklara yönelik istismar suçlarındaki artış, dehşet verici noktada!
Adalet Bakanlığı verileri Türkiye genelinde çocukların cinsel istismarına ilişkin soruşturma sayısının 2023'te sekiz yıl öncesinde göre iki katına çıktığını gösteriyor.
Buna göre 2023'te başsavcılıklarda yürütülen 66 binden fazla soruşturmanın her birinde en az bir çocuk mağdurdu.
Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre ise. 2023 yılında güvenlik birimlerine giden veya götürülen mağdur 242 bin 875 çocuğun yüzde 12'ye yakını cinsel istismar nedeniyle mağdur oldu. Bu sayı, yaklaşık 29 bin çocuğa denk geliyor.
Bütün bu rakamlar Türkiye'de "ahlak" dediğimiz o yüce değerin adeta tepetaklak olduğunu gösteriyor!
Peki neden bu suçlar arttı. Cezalar mı yetersiz?
Evet yetersiz. Bakın şöyle;
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçu Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesiyle düzenleniyor.
2023 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında soruşturma evresinde karara bağlanan TCK 103’e ilişkin dosyaların yüzde 34’ünde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. 2013’te bu oran yüzde 21'di.
Buna göre 2023'te mahkemede karara bağlanan çocukların cinsel istismarı davalarında da 7 bin 88 sanık için mahkumiyet kararı verildi. 2013'te mahkumiyet kararı verilen sanık sayısı 13 bin 925 olmuştu.
Tüm bu verilerin anlamı şu; elimizde daha fazla çocuğa yönelik cinsel istismar suçu vakası var ama daha az, ayrıca kovuşturma ve mahkumiyet kararı verilen sanık sayısı da daha az!!
Bu demek oluyor ki çocuğa yönelik cinsel istismar suçu artarken, "CEZASIZLIK" oranı da ciddi biçimde artmış durumda.
Faillerin cezalandırılmadığı bir sistem ise, her gün daha fazla vaka ve mağdur üretiyor.
Merhum halk ozanı Neşet Ertaş'ın o muhteşem sözünü hatırlıyorum.
“Süte su karıştı. Sonra söze yalan, mideye haram. İşte orada bozuldu insan.”
Cuma'nız mübarek olsun!