Tam 8 yıldır 4 ayaklı bir kızım var.
Dişi bir İrlanda setteri.
Bir akşam işten eve dönerken karşıma çıktı. Nasıl cana yakın, nasıl sevimli.
Peşimi bırakmadı bir türlü. O sevimliliğe kalbim de elvermedi sokakta bırakmaya, aldım eve getirdim.
Benim o YILLARDA 13 yaşında olan oğlum hayatının en mutlu gününü yaşadı desem yeridir, Bulut eve gelince…
O zamandan beri birlikteyiz… Bir kere kaybolması ve bir parkta havladı diye oğluma dayak atan bir vatandaşla mahkemelik olmamız dışında bir sorun yaşamadık.
Dün, sosyal medyada ‘Pet shop’lar Kasaplar Odası’na bağlandı’ haberini görünce şaşkınlıktan kalakaldım.
Bildiğiniz gibi Hayvanları Koruma Kanunu ile pet shop’larda kedi, köpek gibi evcil hayvanların vitrinden satışı yasaklandı.
Kasaplık mesleği de yapısı gereği yaşatmaktan ziyade ‘öldürme’ ile alakalı olduğundan sanırım ‘hayvanları öldürecekler’ gibi bir panik yaşadım.
İşin aslı meğerse öyle değilmiş.
Şimdi bu pet shop'lar şirket açmak zorundalar ya, Ticaret Odası’na kayıt yaptırırken NACE koduna ihtiyaçları varmış.
Pet shop sahiplerinin de bağlı oldukları bir oda olmadığı için, yasal işlerin aksamaması için Kasaplar Odası'na kayıt yaptırıyorlarmış.
Mesele bundan ibaret yani.
Ama insan yine de şaşırıyor. Niye Kasaplar Odası'na kayıt yaptırıyorlar ki. Örneğin Veterinerler Odası yok mu? Oraya da yaptırabilirler değil mi..
İşin asıl komedisi ise, tamam petshop'ların vitrinlerinde göstererek hayvan satmaları yasaklandı ama internet yoluyla yine de satış yapabilecekler.
‘Gösteremezsiniz ama satabilirsiniz.’
Bu ülkede yasal düzenlemeler de bir acayip oldu..
Siz siz olan satın almayın, sahiplenin efendim!
*** *** ***
Dün 24 Temmuz'du.
Lozan Anlaşması'nın imzalanmasının 99'uncu yıldönümü.
Fazla söze gerek yok aslında; Hiç kimse bu gerçeği değiştiremez, milim saptıramaz. Lozan bu ükenin tapu senedidir!!!
*** *** ***
İYİ Parti Genel başkanı Meral Akşener'in Samsun ziyaretinde öne çıkan vatandaş sohbetleri bir hayli ilgimi çekti. Hele de genç bir lise öğrencisinin söyledikleri.
Samsun Fen Lisesi'nde okuduğunu öğrendiğim bu gencimiz diyor ki;
"Ben bu sene daha kayısı yiyemedim.
Bunu yiyememek o kadar rahatsız edici ki.
15 yaşındaki bir insanın bunları düşünmesi o kadar rahatsız edici ki. Umarım başa gelince düzgün bir ekonomi politikasıyla insanların alım gücünü artırırsanız da refaha ereriz".
Sonra da devam ediyor,
"Yurt dışında okumak istiyorum ama sonra geri dönüp ülkemi geliştirmek istiyorum. En iyi eğitimler ne yazık ki yabancı ülkelerde."
Çocuk daha 15 yaşında ama 'alım gücü' diyor, 'refah' diyor, 'eğitim sistemini düzeltmeliyiz" diyor.
Sizi bilmem ama ben ülkem adına hem üzüldüm hem de umutlandım. 15 yaşındaki bir çocuğu 'ekonomist', 'siyaset bilimci' yapmışız da haberimiz yok.. !!