Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Ahmet Şık, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'olası' Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili dedi ki;
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun, alevi olmasının Türkiye toplumu ve siyaseti için bir mesele olduğunu kavrayarak hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiç kimse 'iktidar oradan söz kurmaz' diye düşünmesin."
Ahmet Şık'ın 'Alevilerin' Cumhurbaşkanı olamayacağı gibi 'ilkel' bir düşünce taşımadığını, bir 'durum tespiti' yapmaya çalıştığını ben de biliyorum.
Ama Şık'ın bu sözlerine neden olan, bu tespit üzerinden endişelerini dile getirmesinin, yeni değil çok daha 'derin' bir altyapısı olduğunu hatırlatmak gerek...
Şimdi bin yıl öncesine gidelim:
Şamanizm'den İslamiyet'e geçiş büyük bir kimlik krizi yaratmıştı Türk dünyasında. Türk'ün Türk düşmanlığı, daha Dede Korkut'la başladı. Dede Korkut, her 'kafir' dediği yerin yüzde doksanında, şaman, Türkmen boylarını kastetmiştir. Dolayısıyla şaman Türkmen'in katli ta o zamanlardan bu yana vacip olmuştur.
Orta Asya (Kadim Türkistan)'ya yönelik Emevi istilası ve soykırımı da sünni ulema tarafından hep olumlanmış ve gözlerden saklanmıştır. Yavuz Sultan Selim'in bu miras üstünden Anadolu ve İran'da giriştiği 'Türk- Alevi düşmanlığı' da, dış politikanın reel politiği ekseninde kamufle edilmiştir.
Günümüzde ise; Sivas katliamı, cemevi yıkımları salt inanç özgürlüğü ihlali değil geleneksel Türk düşmanlığının bir yansımasıdır.
Osmanlı'nın çöküşü ise, salt sanayi devriminin ıskalanması değildi; sanayi devriminin 'bilinçsel altyapısı' olması olası olan dünyeviliğin, Bektaşi kıyımı ve Türk unsurun iktidardan dışlanması ile de bağlantılıydı.
Diğer taraftan; bizdeki Bektaşi, Alevi kültürü bir yana, İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İmam Maturidi'nin 'Sünni İslam' anlayışı bile bize özgüdür; İnançta 'aklı' öne alır ve inançta 'zorlamaya' karşı çıkarlar. Ebu Hanife, bu görüşlerinin bedelini Abbasi halifesine karşı başlatılan bir isyanı desteklemek sonucu canı ile ödemişti.
Yani Anadolu'nun sünnisi dahi, halifeye kafa tutmuş bir akılcı mezhep kurucusunun medeniyet öğelerini taşırlar içlerinde.
Tekrar günümüze dönelim;
Bu coğrafyada dünyevi ve evrensel birey, ancak bu tarihsel ve kültürel gelenek üstünden varolabilir. Türk kimlik krizinin çözümü, modernleşme ve evrensellik içinde "kendimiz" olarak varolmakla mümkündür.
Fakat, Yavuz'dan bu yana 'fanatik, yobaz' kafalar Anadolu'nun çoğulcu, hoşgörü ve sevgiye dayalı 'insan' merkezli kültürüne yabancıdırlar.
Halkla iktidarlar arasındaki bu 'medeniyet kavgası' da, o zamanlardan bu yana sürer gelir.
Sonuç olarak, Selçuklu'nun, Osmanlı'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Alevilerin, Türkmenlerin büyük katkısı bilinirken, Kılıçdaroğlu'nun inancının, 'Cumhurbaşkanı adayı' gösterilmesinde, hatta seçilirse 'Cumhurbaşkanı' olmasında hiçbir sakınca olamaz.
Çünkü Anadolu Aleviliği, bu topraklarda yaşamış ve yaşayacak olan tüm halkların başına gelmiş, en büyük şanstır. Çünkü Aleviler bu toprakların hümanist mayasıdırlar.