Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın geçen akşam, TRT Ortak Yayını'nda fındık fiyatını hafta sonunda bizzat kendisinin açıklayacağını ve 'alaverecilere dalaverecilere bu işi bırakmam" sözlerinin ardından Türkiye'de yıllardır konuşulan bu 'alivreciler' meselesi yeniden gündemimize oturdu.
Sahi kim ‘alavereciler’?
TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar yıllarca önce düzenlenen bir fındık mitinginde, fındığın Türkiye’nin petrolü olduğunu belirterek, "Almanya’daki Mercedes’in fiyatını biz mi belirliyoruz? Fındığın fiyatını belirleyen, Hamburglu değil, Türk üretici olmalı" diyordu.
Haklıydı elbette.
Şimdi bu ‘Alivré’ aslında Fransızca'da bankacılıkta kullanılan bir terim.
Karadeniz'de de 'alavere dalavere' derken 'alivre’ oluvermiş derler.
Ne demek diye sorarsanız; Ürün daha tarlada iken, fındık dalda iken ürünün pey verilerek satın alınmasıdır.
Yani fındıkta fiyatın düşük olmasının ana sorumlusu, "alivre düzeni" ve alivrecilerdir.
Çünkü Avrupalı ithalatçı ile anlaşan alivreci, fındık toplanmadan satın almıştır bile.
Ne yaparlar bu alivreciler?
Eğer seçim zamanıysa fındık üreticisi de şanslıdır. Yüksek fiyatlarla yüzü güler ama ortada seçim meçim yoksa vay haline!
Fındık en kötü yıllar 2000'li yıllardı.
Çünkü büyük spekülatörler, dünya fındık ithalatçıları çökmüştü üreticinin boğazına.
Çok şükür şimdi o kadar değil.
Hele de önümüzde seçim var ya, üretici biraz daha umutlu.
Bakalım Erdoğan cumartesi günü fındığın fiyatını nasıl açıklayacak?
İYİ Parti Genel Başkanı daha bir hafta önce; "Fındık en az 3,5 dolar yani 74 lira olmalı, dolar artarsa fiyat da artmalı" diyordu.
Ekonomik durum malum, enflasyonun hali ortada.. Çiftçinin hali ise perperişan. Üretici fındık bahçelerine doğru dürüst gübre bile atamadı.
Bir taraftan da fiyatı yukarı taşımak, ihracat fiyatını yükseltmek, 2 milyar dolarlık ihracatı sürdürmek isteyen üreticiler ile Avrupalı alıcıları memnun etmek isteyen alivreciler arasında mücadele yaşanıyor.
Dilerim bu yıl bu aleverecilerin, dalaverecilerin' değil, fındık üreticisinin yüzü güler!