Cehaletin bir rengi vardı aslında; bilgisiz, görgüsüz birini anlatırken 'kara cahil' derdi büyüklerimiz…
Günümüzde ise 'cehaletin' rengi kırmızıya döndü.
Baksanıza Türkiye'nin haline.
Özellikle de Samsun'un…
Yüzyılın en yayılmacı, en öldürücü salgını ile karşı karşıyayız, bir yılı aşkın süredir binlerce insanımızı korona denilen illete kurban vermişiz ama durumun ciddiyetinin farkında olmayan binler, yüzbinler var hala…
Parti kongrelerini 'lebalep' dolduranlar mı ararsınız, bu kongrelere giderken maskesiz mesafesiz otobüslerde göbek atanlar, şarkılar türküler söyleyenler mi ararsınız…
Hepsi bizde…
Samsun'un durumu ise tam bir rezalet.
Sanki olimpiyatlardaymışız gibi vaka sayısında 81 ili geride bıraktık, zirveden inmiyoruz.
En son bir 'flüt' skandalı ile konuşulduk yine.
OMÜ Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Asuman Birinci açıkladı: ‘Vaka sayılarının artmasına okulların açılması etken oldu. Ortak flütü kullanan 5 çocuk ve aileleriyle birlikte 14 kişi korona virüse yakalandı’ diye.
Önce 'Samsun' denildi ama sonra nedense Karadeniz'de bir ile çevrildi. Fark etmez ha Samsun ha Karadeniz.
Ondan önce taziye ziyaretlerine koşa koşa gidenler, filyasyon ekiplerine temaslı oldukları kişileri söylemeyip gizleyenler, daha neler neler…
Sosyal medyada Samsun için artık onlarca caps yayınlanır oldu.
Bir tanesinde, "Pandemi sürecinde en orijinal zeka şovlar, Samsun’dan çıktı. Bu şehrin pandemi öncesi haberlerine arşivden bakacağım" yazmış birisi...
Ben utandım!
Diğer taraftan Samsun Tabip Odası iki haftalık tam kapanma uygulanması çağrısı yapıyor ama dinleyen yok.
Niye dinlesinler ki; İl Hıfzıssıhha Kurulu'na bile almıyorlar adamları…
Bir kent düşünün vaka sayısında haftalardır zirveden inmiyor ama bu salgınla birinci sırada mücadele eden, üstüne üstlük onlarca meslektaşını bu hastalık yüzünden yitiren doktorlar, alınması gereken önlemlerin belirlendiği İl Hıfzıssıhha Kurulu'nda bile yer alamıyorlar.
Bir idareci de inisiyatifi ele alıp, “Hayır kardeşim ben doktorları da dinleyeceğim" diyemiyor.
Nedeni malum; Türk Tabipler Birliği'ne ve ona bağlı odalara 'siyaseten' tepkili bir anlayış var bu ülkede.
Önümüzde mübarek ramazan ayı var mesela.
Hafta sonları ve gece saat 21.00'den sonra sokağa çıkmak kısıtlandı ama teravih namazına gidenlere serbest.
Beyin yakan bir karar. Niye; "Ben teravihte kimseye bulaşmayacağım mı” diyor virüs…
Kim ne derse desin bu ülkede cehaletin rengi artık değişmiştir.
'Kara cahil' falan değiliz artık, 'Kırmızı' hatta 'kıpkırmızı'…