Yüksek enflasyon sadece yoksulları, asgari ücretlileri ya da emeklileri sefalete mahkum etmiyor.
Sanayide de finansman maliyetlerinin yükselmesine, bu yükseliş nedeniyle fiyatlara sürekli zam gelmesine, bu durum da iç ve dış talebin daralmasına neden oluyor.
Bütün bunların sonucunda da adına 'reel sektör' dediğimiz gerçek piyasanın ateşi, yükseldikçe yükseliyor.
Bakın geçen gün açıklanan İSO'nun İmalat PMI raporu, 2024 yılının ilk yarısına ilişkin verileri ortaya koydu. Tüm bu verilere göre reel sektör, tam anlamıyla 'kırmızı alarm' veriyor.
Son olarak temmuz ayında bile üretimin yanı sıra, yeni siparişler ve girdi alımları gerilemiş durumda.
Bu verilerin asıl dikkat çekici tarafı ne biliyor musunuz?
İstihdam...
Çünkü istihdamda son 21 ayın en hızlı düşüşü yaşandı.
Çarklardaki durgunluğun en büyük göstergelerinden biri de Merkez Bankası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı verisi.
Buna göre kapasite kullanımı ise, Temmuz 2024’te yüzde 75,9 ile son 15 ayın en düşük seviyesine inmiş durumda.
Gelelim ihracata... Verilerin ortaya koyduğu gerçek şu ki; yılın ilk yarısında sanayicilerin yüzü ihracattan da gülmedi.
Ocak-Haziran döneminde Türkiye’nin ihracatı yüzde 2 gibi sınırlı bir artış göstererek 125,4 milyar dolara çıktı. Bu dönemde 25 sektörün 12’sinde ise, ihracat geriledi.
İçeride ve dışarıda işler iyi gitmeyince ne oluyor? Reel sektörde işletmeler de kepenk indirmeye devam ediyorlar.
Bunu nereden biliyoruz; TOBB’un açıkladığı Kurulan ve Kapanan Şirket İstatistikleri’nden. Buna göre 2024’ün ilk 6 ayında, 2023’ün ilk 6 ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 17,3 azalırken, aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 25,8 arttı. Yani ilk 6 ayda yeni açılan her 5 şirkete karşın 1 şirket kepenk indirmiş.
İşlerdeki kötü gidişatın en kritik verisi ise konkordatolar. Temmuz ayında konkordato geçici mühlet kararı verilen dosya sayısı 183 olurken, bu sayı 2018-2019 konkordato fırtınası döneminden sonraki en yüksek aylık seviye olarak dikkat çekti. Ocak-temmuz aralığında 55 firma için iflas kararı alındı.
Bütün bu veriler, reel sektörde yarıya yakın bir küçülme yaşandığını ortaya koyuyor. Eee piyasal küçülüyor da, fiyatlarda bir düşüş var mı? Hayır. Fiyatlarda herhangi bir düşüş olmaması, piyasanın ateşinin bir türlü düşürülemediğini işaret ediyor. Fiyatların düşmemesine gerekçe olarak, maliyetlerin çok yüksek olması gösteriliyor.
Diğer taraftan sayıları her geçen gün artan konkordatolar da piyasayı olumsuz etkilemeye başladı. Bunun üzerine bazı sektör dernekleri, piyasada moral bozukluğuna da neden olan bu konkordato kararlarının alınmasını zorlaştırıcı ve alacaklıları güvenceye alacak yasal değişiklikler yapılması talebiyle Ankara'da siyasilerle görüşmeler yaptıklarına ilişkin bilgiler geliyor.
Bunu neden istiyorlar derseniz; konkordatoların arttığını gören firmalar, reel sektöre vadeli mal satmayı da bırakıyor. Böylece başka bir finansal darlık ortaya çıkıyor.
Yani sonuç olarak yılın ilk 6 ayında; Türkiye’deki makro-finansal kırılganlıklar, dezenflasyonda tüm yumuşak iniş önlemlerine rağmen, çok yüksek düzeye ulaşmış durumda.
Mesela; mali politikalarda 'çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacak' dediler, torba yasada dağ fare doğurdu desek yeridir. Kurumsal politikalarda da durum aynı. Tasarruf tedbirlerini gündeme getirdiler, ondan da hala bir şey çıkmadı.
Şimdi de OVP'yi güncelleyip, yapısal politikalardan bahsediyorlar ki ilk ikisinde daha bir adım ilerleme olmamışken, yapısal reformları gerçekleştirmek deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Hani diyoruz ya baz etkisi, gaz etkisi, yaz etkisi geçince ne olacak diye.
Yani artık öyle enflasyonla mücadelede, yumuşak inişi falan unutun, dezenflasyonun ekonomide basacağı sert frene hazır olun derim.