Hangi ismini yazacağıma ben de zor karar verdim. Muhammed el Cavlani mi desem, Ebu Muhammed el Cavlani mi?
Ebu Muhammed el Culani mi, yoksa Ebu Mohammed el Golani mi?
Suriye'de 61 yıllık Baas Rejimi’nin çöküşünün ardından "yönetimi devralan", 'terör örgütü' HTŞ'nin liderine ait bu isimler...
ABD'nin 2013 yılında ‘Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Terörist’ ilan ettiği ve yakalanması karşılığında başına 10 milyon dolar ödül koyduğu, gerçek adıyla Ahmed Hüseyin el Şara'ya…
Ben ise bu yazımda, ailesinin kökeni olan Golan Tepeleri'nden aldığını söylediği lakabı olan 'Golani'yi kullanacağım. Muhammed El Golani'yi...
Öyle görünüyor ki Suriye'de, Türkiye'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği HTŞ'nin 'ılımlı cihatçı' diye dünyaya pazarlanmaya çalışılan lideri Golani'nin adını, bundan böyle sık sık duyacağız.
Golani, Suriye’nin parçalanmasına giden yolda, Amerika ve Batı’nın önemli bir partneri olacak gibi görülüyor. Zaten Golani'nin hayatını incelediğinizde de bunun için bu liderlik için ilmek ilmek hazırlandığını anlayabiliyorsunuz!
Zengin bir ailenin oğlu olarak, Suriye’nin en lüks semtlerinden biri olan ve muhafazakar olmadığı bilinen Mezze'de yaşarken, siyasi dönüşümünü ise gittiği camide etkilendiği bir din adamına bağlayan Golani, 2003 yılının mart ayında gönüllü olarak gittiği Bağdat’ın düşüşünden hemen önce bu ülkeye ulaştı.
Açık kaynaklardan öğrendiğime göre; 2005 yılına kadar belirli bir örgütle ilişkisi olmadan faaliyet gösterdi. Ancak 2005 yılında Suriye’ye dönüşü sırasında Selefi-Cihatçı bir grupla bağlantı kurdu, bu sebeple de rejim tarafından gözaltına alındı. Herhangi bir silahlı faaliyette bulunmadığını iddia ettiği ve bu nedenle serbest bırakıldığı belirtiliyor.
Serbest kaldıktan sonra tekrar Irak’a giden Golani, bu kez Musul’da küçük bir cihatçı gruba katıldı. Grup, kısa süre sonra El-Kaide lideri Ebu Musab el-Zerkavi’ye biat etti ve Golani de bu yapı içinde El-Kaide "üyesi" oldu.
Bundan sonraki gelişmeler ise bir hayli ilgi çekici. Örgüte katılmasından sadece birkaç ay sonra, yol kenarına bomba yerleştirme girişimi sırasında "Amerikan güçleri" tarafından yakalanan Golani, Bukka Cezaevi’ne gönderildi.
Bukka Cezaevi, Golani’nin ideolojik dönüşümünde kritik bir rol oynadı. Çünkü bu cezaevi, Amerikalıların el-Kaide ve Baas komutanlarını tuttuğu önemli bir merkezdi.
Böylesine önemli mahkumların bulunduğu bir cezaevine örgüte daha yeni katılmış Golani'nin gönderilmesi bir hayli ilginç bir tesadüf değil mi?
Ayrıca yapılan insanlık dışı muamelelerle bilinen Ebu Gureyb Cezaevi’nin aksine, Bukka’da tutuklular daha iyi koşullarda yaşamaktaydı.
Daha da enteresan tarafı ise Bukka Kampı, IŞİD’in ilk halifesi ile Golani’nin yollarının kesiştiği bir nokta oldu.
2010 yılında Bağdadi’nin Irak el-Kaidesi’nin başına geçmesiyle birlikte, Golani de Suriye’de direnişi örgütlemek için el Nusra'yı kuracaktı.
Mart 2011’in ortalarında, Golani’nin serbest bırakılmasından kısa bir süre sonra Suriye’de iç savaş patlak verdi.
Başlangıçta barışçıl olan ve daha sonra silahlı bir çatışmaya dönüşen ayaklanma, Golani ve Ebu Bekir el-Bağdadi için altın bir fırsat sağladı. Golani, çok geçmeden IŞİD’le ayrı düşüp, Nusra’yı kurdu. Sonraki yıllarda ise El Kaide’den ayrılıp Suriye merkezli Heyet Tahrir Şam (HTŞ)'yi kurdu.
Golani, 2016’dan bu yana ise şimdi nüfusu 5 milyonu geçen İdlip’i yönetiyordu. Sık sık Batı medyasına konuşup, ılımlı mesajlar veren Golani, IŞİD’i eleştirerek, Batı'da İslamofobiye neden olduğunu söylüyordu.
Böylesine büyük bir dönüşüm mümkün müydü?
Halbuki El-Nusra dönemini incelediğinizde, Golani önderliğindeki örgüt, Suriye genelinde sivilleri hedef alan çok sayıda terör saldırısı gerçekleştirmişti. Nisan 2015’te Suriye’deki bir kontrol noktasından yaklaşık 300 Kürt sivili kaçırıp daha sonra serbest bıraktığı biliniyor.
El Nusra Haziran 2015’te ise, Suriye’nin İdlib vilayetindeki Dürzi köyü Kalp Loze’de 20 kişinin katledilmesini üstlendi.
Suriye'de rejimin çökmesine neden olan ayaklanmada gücünü pekiştiren Golani, artık askeri kıyafetlerini bir gömlek ve pantolonla değiştirerek, dini hoşgörü ve çoğulculuk çağrısı yapıyor.
Tam 13 yıldır yerlerinden yurtlarından olan, yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşamak zorunda kalan ve 500 bine yakın vatandaşını kaybeden Suriyeliler, çok az kişinin hayal edebileceği bir dönüşümü yaşayan Golani'yi yeni liderleri olarak kabul edecekler mi?
2021 yılında Amerikalı bir gazeteciyle ilk röportajını yapan Golani, artık daha yumuşak bir dille grubunun Batı için bir tehdit oluşturmadığını ve kendilerine karşı uygulanan yaptırımların haksız olduğunu söylemişti. Şimdilerde ise HTŞ'yi tasfiye edebileceklerini bile söylüyor.
İşte Golani böyle birisi…
Sizce Suriyelilerin yeni lideri kim olacak?
2014'te verdiği ilk röportajda, amacının Suriye'nin İslam hukuku altında yönetildiğini görmek olduğunu, ülkedeki Alevi, Şii, Dürzi ve Hıristiyan azınlıklara yer olmadığını söyleyen eski El Kaide üyesi cihatçı Ebu Muhammed Golani mi?
Yoksa Suriye'de çoğulculuğu teşvik eden bir figür olarak sahnede olan, ademi merkeziyetçi bir yönetimle demokrasinin mümkün olduğunu söyleyen, toplumun farklı kesimlerine de hitap eden yumuşak yaklaşımıyla Ahmed Hüseyin el Şara mı?
Hangisini seçerseniz seçin, eğer Suriyeliler, emperyalizmin bu oyununa da gelirlerse yine kaybeden tarafta olacaklar.
Nereden mi biliyorum?
El Kaide'nin 23 yıl önce gerçekleştirdiği 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısının hemen ardından, ABD'nin dış politikalarına yıllarca yön veren ünlü diplomatı Kissinger'ı hatırlayın, ne diyordu:
"Çünkü onlara, bize uygun bir İslam yaratacağız.”
Sarığını ve cübbesini çıkarıp, blazer ceket giyen ve kısa saçlarını arkaya tarayan Golani, ABD düzenine 'uygun' Müslüman bir lider olacağını, daha şimdiden ispatlamadı mı sizce?