1928 yılında sözlerini Necdet Rüştü Efe'nin yazdığı, Necip Celal Andel tarafından bestelenen bir tango var. Türkiye'nin ilk tangosu olarak kabul edilir.
"Mazi kalbimde yaradır" diye başlar.
Ve ben de bu tangoyu Seyyan Oskay'ın sesinden dinlemeye bayılırım.
Nereden mi aklıma geldi. Bakın anlatayım:
İstanbul Ticaret Odası'nca birkaç gün önce İstanbul endeksine göre yıllık enflasyonun yüzde 46,2 düzeyinde olduğu açıklandı.
İTO öyle söylüyordu ama her ayın 3'ünde olduğu gibi TÜİK'in mart ayı enflasyon rakamları da dün açıklandı.
Buna göre martta enflasyon aylık yüzde 2,46, yıllık enflasyon ise yüzde 38,10 oldu.
Sivil bir oluşum olan ENAG'ın rakamları ise her zaman olduğu gibi daha yüksek. ENAG'a göre ise, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) mart ayında yüzde 3,91 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 75,20 olarak gerçekleşti.
Hemen altını çizelim; resmi olarak kabul edilen enflasyon rakamları tabi ki TÜİK'e ait olanlar!
Ama yine de TÜİK'in mart ayı enflasyon rakamları da beklenildiğinden bir miktar daha yüksek gelse de geçen yıla göre daha iyi.
Fakat dünya enflasyon sıralamasındaki yerimiz de yine değişmedi. Suriye, Güney Sudan, Arjantin ve Zimbabwe’den sonra dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkesi olduğumuz, dün itibariyle bir defa daha teyit edilmiş oldu.
TÜİK'in verilerine göre aylık bazda fiyatı en çok artan gıda ürünleri ise yüzde 42,1 ile patates, yüzde 19,9 ile taze sebze, yüzde 11,2 ile de taze meyve oldu.
Yeri gelmişken, ekonomik büyümede de bir türlü “istikrarlı ve sürdürülebilir” büyüme eğilimini yakalayamadığımızı zaten ortada.
İnsanın yaşı ilerledikçe, geçmişi ve anıları daha çok aklına geliyor derlerdi de inanmazdım.
Benim de artık sık sık böyle bir şey başıma geliyor. Maziyi nedense daha sık hatırlamaya başladım.
Hatırlıyorum da mesela, bir zamanlar Türkiye, ekonomide “iyi örnekler” arasında gösteriliyordu. Her yerde, her uluslararası toplantıda ilgi odağıydı.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımı için adres arayan uluslararası sermayenin radarındaki ülkelerden biriydi Türkiye…
İşler o kadar iyiye gidiyordu ki…
Nasıl oldu da bu hale geldik? Enflasyon girdabının içine düşüverdik, kırılgan ekonomi kategorilerinden çıkamaz haldeyiz.
Her geçen gün, daha da can yakıcı bir hikayeye dönüşüyor bu yaşadıklarımız.
Neden bu hale geldiğimizin yanıtını vermek hiç de zor değil aslında.
Rasyonelden uzaklaşınca,
bilimden uzaklaşınca,
hukuktan,
demokrasiden uzaklaşınca,
bir ülkenin başına neler gelebileceğinin,
başarılarını ne kadar kolay kaybedileceğinin de özetidir Türkiye'nin bugün geldiği nokta!
İşte bu yüzden geçmişi hatırlayınca, dilimden düşmüyor artık, severek dinlediğim o tangonun sözleri:
Mazi kalbimde bir yaradır
Bahtım saçlarımdan karadır
Beni zaman zaman ağlatan
İşte bu hazin hatıradır!
***
Türkiye'nin önemli iktisatçılarından Alaaddin Aktaş, 2 Nisan'da üniversiteli gençlerin çağrısıyla yapılan 'ekonomik boykot' çağrısının toplumda karşılık bulmadığına ilişkin iddialara sosyal medya hesabında ilginç bir tespitte bulunmuş. Aktaş diyor ki;
"2 Nisan'daki boykot tutmamış,
alışveriş çılgınlığı yaşanmış!
Peki...
Bu görüş neye dayandırılıyor?
Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine.
Yani resmi verilere...
O zaman soralım:
- BKM'nin web sayfasında herhangi bir açıklama
var mı, yok!
- BKM günlük açıklama yapıyor mu, hayır yapmıyor.
- BKM haftalık açıklama yapıyor mu, hayır yapmıyor.
- BKM hangi periyotta açıklama yapıyor, aylık;
peki son veri hangi aya ait, şubat.
Başka sorum yok!"
Bak şimdi daha da merak ettim. Boykot karşılık buldu mu bulmadı mı? BKM resmi bir açıklama yapsa iyi olur. Yoksa bu polemik uzaaar gider!