TÜİK'in verilerine göre; Türkiye'de enflasyon temmuz ayında yıllık bazda beklentileri aşarak yüzde 18,95 oldu.
Bu enflasyon oranı son 18 yılın en yüksek temmuz enflasyonu.
En fazla artış, gıda grubunda.
Gıda fiyatlarındaki artış oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24,92 oldu.
TÜİK'in illere göre istatistik verilerine baktım, Samsun'daki temmuz ayı enflasyonu ise yüzde 20.43.
Üretici enflasyonunda durum daha da vahim.
Tarımdan gıdaya kadar mutfağımıza evimize giren mal ve ürünlerin üretimini yapan, çiftçinin, köylünün maruz kaldığı fiyat artışı ise temmuz ayında yüzde 45'e yaklaşmış durumda.
Yani üretici yüzde 45 daha fazla maliyetle üretim yapmak zorunda.
Bu artış, gıda fiyatlarındaki artışa neden oluyor ve geliri düşen halkın da belini büküyor.
Undan ekmeğe, bulgurdan makarnaya, etten balığa, sütten yumurtaya, yağa, sebze ve meyveye kadar fiyatlar almış başını gidiyor.
Sözde yaz aylarındayız ama gıda enflasyonundaki durdurulamaz artış, ülkemiz için adeta kanayan yara haline geldi.
Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri, çok daha fazla etkiliyor.
Asgari ücretin açlık sınırıyla denk olduğu ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için artık içinden çıkılamaz bir hale gelmiş durumda.
Bu nedenle ucuz gıda arayışına yönelen vatandaş da merdiven altı ürünlere ve gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğu, taklit/tağşiş ürünlere yönelerek, sağlıklarından da olmaya başladılar.
Gidin semt pazarlarının kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar toplandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan vatandaşlarımıza bir izleyin.
Yüksek enflasyon, sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için artık 'yıkıcı' bir hale gelmiş durumda.
Son bir haftadır ülkemizde orman yangınlarıyla boğuşuyoruz.
Ama mutfaktaki yangın artık odalara da sıçramış durumda.
Yarın: SAMSUN EKONOMİSİ İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR